Duygu Odaklı Terapi Nedir?
Duygu odaklı terapi, duyguların kimliğe yansıması olan bir anahtar olduğu bilgisine dayanan terapötik bir yaklaşımdır. Bu ekole göre duygular, bireysel seçim ve karar vermede bir yol göstericidir. Bu terapi yaklaşımı, duygusal farkındalıktan yoksun olmanın veya hoş olmayan duygulardan kaçınmanın kişilere zarar verebileceğini ileri sürer.
Duygu Odaklı Terapi danışan odaklı olup , geştaltçi ve varoluşçu yaklaşımların bir bütündür. Şimdi ve burada anlayışına odaklanması ile psikodinamik terapi yönteminden farklılaşıyor olsa da bağlanma kuramını işlemesi, kişilerarası süreçler için iyileşmeye verdiği önem ve ilişki bozukluklarının benlik psikolojisinin bir parçası olarak görmesi ile benzemektedir. Bu terapi yaklaşımı, duyguların sağlıklı, anlamlı yaşamlara rehberlik etmek için kullanılması gerektiği düşüncesi üzerine kurulmuştur. Teorisi, insanın duygusal deneyimlerine ilişkin bilimsel bir araştırmaya dayanmaktadır. İnsan duygularının bilimsel çalışması aşağıdakiler hakkında bilgi sağlar;
- Duygular nasıl üretilir?
- Duyguların insan işleyişindeki önemi nedir?
- Duygular düşünce ve davranışla nasıl ilişkilidir?
Duygu şemaları, duygu odaklı terapinin ana kavramıdır. Büyük ölçüde bir insan duygu teorilerinden geliştirilmiştir. Duygu şemaları, duygunun aşağıdakileri nasıl yapabileceğini özetleyen modellerdir:
- Fiziksel olarak deneyimli olmak
- Fizyolojik değişikliklere neden olur
- Düşünceyi etkilemek
- Gelecekteki eyleme rehberlik etmek
- İnsanların kişisel duygu şemalarını kabul etmelerine ve değiştirmelerine yardımcı olmak
Duygu Odaklı Terapide Kullanılan Teknikler Nelerdir?
Seanslarda tipik olarak iki temel becerinin geliştirilmesine odaklanılmaktadır. Bunlar:
- Artan farkındalık ve kabul yoluyla kişinin duygularına ulaşmasını sağlamak
- Duyguları dönüştürmeyi ve sağladıkları bilgileri olumsuz ya da zararlı davranışlardan veya belirli duyguların diğer etkilerinden uzaklaşmak için daha iyi kullanmayı öğrenmek
Bu yöntemi uygulayan terapistler, dinleme ve sorgulama konusunda şefkatli, yargılayıcı olmayan ve yansıtıcı bir yaklaşım benimserler. Bu, terapideki kişinin duygularını daha iyi anlamasını olanak tanır. Daha sonra duygu koçluğu adıyla bilinen çeşitli terapötik tekniklerden yararlanılır. Bunlar, insanların eylemlerini yönlendirmek için sağlıklı duyguları kullanmanın yeni yollarını öğrenmelerine yardımcı olur. Duygu koçluğu, insanların zorlu duygulardan başa çıkmasına ve ilerlemelerine yardımcı olabilir. İlk terapi seanslarında, insanların duygulara ulaşmasına yardımcı olmaya odaklanır. Aşağıdaki hedeflerden bir veya daha fazlası genellikle her oturuma dahil edilir:
- Duyguların daha fazla farkına varmak
- Duyguları karşılama, izin verme ve düzenlemeyi öğrenmek
- Duyguları net ve ayrıntılı bir şekilde tanımlamayı öğrenmek
- Duygusal deneyimlerin çoklu katmanlarının farkındalığını artırmak ve en doğrudan tepkiyi belirlemeyi öğrenmek
Terapinin bir sonraki aşaması ayrılmaya odaklanır. Bu aşama aşağıdaki hedefleri içerebilir:
- Duyguların çeşitli durumlarda yararlı mı yoksa yararsız mı olduğunu değerlendirmek
- Eyleme rehberlik etmek için yardımcı duyguları kullanmayı öğrenmek
- Yararsız duyguların kaynağını belirleyebilmek
- Yararsız duyguları değiştirmeyi öğrenmek
- Genellikle uyumsuz duygularda ortaya çıkaran durumlarla başa çıkmanın alternatif, sağlıklı yollarını geliştirmek
- Yararsız veya uyumsuz duygularla ilişkilendirilebilecek yıkıcı düşüncelere meydan okumaya yardımcı olan kişisel senaryolar oluşturmak gibi
Duygu odaklı terapinin genellikle danışanın duygusal deneyimlerinin farkındalığını arttırdığında başarılı olduğu düşünülür. Bunlara ek olarak danışanın duygularını düzenleme konusunda gelişmiş bir yeteneğe sahip olması ve yararsız duyguları daha iyi dönüştürebilmesi olası hedefi içindedir.
Bireylere Nasıl Yardımcı Olabilir?
Duyguları kontrol etmeye yönelik başarısız girişimler, insanları terapiye getiren birçok problemi daha da kötüleştirebilir. Örneğin, depresyon yaşayan insanlar, ruh hallerini düşüren durumlardan kaçınmak için çok zaman harcayabilirler. Kaygı yaşayan insanlar genellikle korku ve endişeyi azaltma girişimleri nedeniyle kendilerini güçsüz hissedebilirler. Kaygıyı yoğun şekilde yaşayan insanlar kendilerine kaygı veren şeylerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışabilirler. Bu yöntemi uygulayan terapistler, terapide bireyin duygularını daha iyi anlamasına yardımcı olmak için dinleme ve sorgulamaya karşı şefkatli, yargılayıcı olmayan ve yansıtıcı bir yaklaşım benimsemektedir. Duygu Odaklı Terapi sayesinde insanlar duygularını acı verici veya zor durumlar yerine değerli bilgi kaynakları olarak görebilirler. Bu duyguları bastırmak yerine deneyimlemeyi öğrenebilirler. Duyguların düzenlenmesini ve etkisini ele alır. Duygular birçok zihinsel sağlık sorununu etkiler, bu nedenle duygu odaklı terapi sayesinde birçok psikolojik sorunun tedavisine fayda sağlayabilir. Bu yöntem ilk olarak depresyon tedavisinde kullanılmıştır. O zamandan beri, aşağıdakileri ele almak için kullanılmak üzere uygulamasında genişletilmiştir.
- Çocukluk istismarı veya ihmali
- Endişe
- Yeme bozuklukları
- Sınırda kişilik bozukluğu
- Kişilerarası iletişim sorunları
Bu terapinin ayrıca çiftlerle çalışma konusunda da etkili olduğu bulunmuştur.
Duygu Odaklı Çift Terapisi
Duygusal odaklı terapi, yetişkin ilişkilerinde bağlanma ve bağlanmayı geliştirmek için kullanılan kısa süreli bir terapi türüdür. Çift terapisine yönelik bu yaklaşım, 1980’lerde doktorlar Sue Johnson ve Les Greenberg tarafından geliştirildi ve bir bağlanma bağı olarak duygu, sevgi ve güç dinamikleri üzerine yapılan araştırmalara dayanmaktadır. Genellikle çiftler için kullanılsa da ailelerle birlikte kullanım için de uyarlanmıştır. Bu terapi yöntemi, çiftlerin ve aile üyelerinin daha güçlü ilişkiler ve daha iyi iletişim ile sonuçlanabilecek daha güvenli bir duygusal bağ oluşturmasına yardımcı olabilir. Çiftler için Duygusal Odaklı Terapi, bağlanmaya dayalı, duygusal kopukluk ve güvensiz bağlanma açısından çift ilişkilerinde sıkıntıya sebep olan olumsuz, katı etkileşim kalıplarını kavramsallaştırmaktadır. Duygusal odaklı terapideki değişimin, içgörü, katarsis veya gelişmiş becerilerden değil özellikle bağlanma ihtiyaçları ve duygularıyla ilgili olarak değerlendirilmektedir. Etkileşimsel ilişkinin yeni duygusal deneyimin formülasyonu ve ifadesinden meydana geldiği varsayılmaktadır.
Terapinin özü bir ilişkide daha güvenli bir bağlanma oluşturmaya yardımcı olmak için hümanist ve sistemik ilkelerden yararlanmaktır.
Bu terapi yaklaşımı deneyimsel yaklaşımların sağladığı intrapsişik bakış açısını, sıkıntılı ortakların duygusal erişilebilirliği, yanıt verebilirliği ve bağlanmayı şekillendirmelerine yardımcı olmak için kişilerarası sistemik bir bakış açısıyla bütünleştirilmiştir. Bağlanma güvenliğinin temel unsurları arasındadır. Terapi süreci üç 6 aşamadan oluşmaktadır; ilk aşama, döngüyü azaltma, çiftin olumsuz etkileşimlerinin kendi kendini güçlendiren bir sıkıntı döngüsünü nasıl yönlendirdiğini anlamasına yardımcı olmaktır. Bu aşamanın sonunda çift, sorunun kendi olumsuz döngüsü olarak yeniden çerçevelenmesine yol açan bağlanma bozulmalarıyla ilişkili kendi kendini güçlendiren döngü olduğunu içselleştirebilir.
Etkileşimlerin yeniden yapılandırılması olan ikinci aşama ise yeni temel duygusal deneyimlerin şekillendirilmesini ve daha güvenli bir bağlantıya yol açan yeni etkileşimleri içermektedir. Partnerler, bağlanma açıklarını ve ihtiyaçlarını oturumda, odaklanmış, yapılandırılmış canlandırmalarda birlikte keşfetmeye ve paylaşmaya teşvik edilir. Bu, güvenli bağlanmayı teşvik eden yeni yapıcı temas ve bakım döngüleri yaratmaktadır. Terapinin üçüncü aşaması olan pekiştirme, çiftlerin günlük yaşamlarındaki sorunları çözmek ve ilişkilerinde bir dayanıklılık ve ustalık hikayesi yaratmak için daha güvenli bağlanma bağlarını ve gelişmiş ilişki işlevlerini kullanmalarına yardımcı olmayı içerir.
Çift terapisi de değişimi teşvik etmek için duygusal odaklı terapiyi bireysel ve aile terapileri ile aynı 5 adımlı süreç kullanılabilir. Süre olarak bir çifti üç aşamadan geçirmek için tipik olarak 8 ila 20 seans süren kısa süreli bir terapidir. Genel bir kural olarak, ilk aşama olan gerilimi düşürme, genellikle bir çiftin tetiklendiğinde duygusal sıkıntılarını azaltması ve terapi ofisinin dışında güvenilir bir şekilde duygusal güvenlik oluşturması için toplam seans sayısının %75’ini gerektirir. Bu gerçekleştiğinde, ikinci aşama, derinden bağlanma/bağlanma, son aşama için ayrılan kalan oturumların birkaçı dışında hepsini kullanır. Kazanımları pekiştirmek, çeşitli kafa karıştırıcı değişkenler olduğunda gereken seans sayısını artırabilmektedir.
Yazar: Psikolog Beyza Sıdan