Adler Terapi
Adler Terapi Nedir? Adler'in İnsan Doğasına Bakışı, Aşağılık Duygusu, Gerçeğin Sübjektif Olarak Algılanması
Adler Terapi Nedir?
Adler kişilerin yalnızca bütünleşmiş ve tamamlanmış varlıklar olarak anlaşılabilir olduklarını ileri sürerek, kişilik bütünlüğünün önemi üzerinde durmuştur. Bu görüş, gitmek için uğraş verdiğimiz yerin, geldiğimiz yerden daha önemli olduğunu vurgulayarak, diğer bir ifade ile, geçmişten çok, istek ve beklentilerimizin bizlerin davranışlarını şekillendirdiğini ileri sürerek, aslında davranışın amaçlı olduğu görüşünü benimsemektedir. Adler insanları hem yaratıcı hem de kendi yaşamları tarafından yaratılanlar olarak görmektedir; bunun anlamı, bireyler hem tercih ettikleri hedefler doğrultusunda ilerlemek, hem de bu hedefleri ifade etmek için kendilerine özgü bir yaşam stili geliştirmektedirler. Buna göre, sadece geçmiş ve çocukluk yaşantılarımız bizi şekillendirmemekte aynı zamanda birey olarak kendimizi de yeniden yaratmaktayız.
Adler’in İnsan Doğasına Bakışı
Adler tıpkı Freud gibi bireylerin, yaşamının özellikle ilk altı yılının kişilik gelişiminde önemli olduğuna inanır. Adler’in ilgi odağı, bireylerin geçmişi ne şekilde algıladıkları ve ilk karşılaştıkları olaylara ne şekilde yorum getirdikleridir. Birçok kuramsal konuda Adler ve Freud görüş ayrılığına düşmüştür. Örneğin Adler’e göre, insanlar cinsel dürtülerden çok sosyal ilişkilerle motive edilebilirler; davranış amaçlıdır ve hedefe yöneliktir. Terapinin ilgi odağı bilinçaltından çok, bilinç olmalıdır. Freud’un tam aksine Adler, tercih ve sorumluluk; yaşamın anlamı ve başarı, tamamlanmak ve mükemmel olmak için verilen çaba üzerinde olmuştur. Adler’in kendi kuramını geliştirmesinde kendi kişilik özellikleri, yaşadığı aile içindeki yaşantılarının insana bakış açışını şekillendirdiği söylenebilir.
Aşağılık Duygusu
Adler’in kuramı tüm bireyler için normal ve tüm insan çabasının bir kaynağı olarak gördüğü aşağılık duygusu üzerinde odaklanmıştır. Aşağılık duygusunu, zayıflığın bir işareti veya anormallik olarak görmemekte, aksine bunun yaratıcılığın kökeni olduğuna inanmaktadır. Bu duygu olaylara egemen olabilmemiz, başarıyı yakalayabilmemiz ve kendimizi tamamlanmış hissetmemiz için bizi motive etmektedir. Aşağılık duygumuzla başa çıkmak üzere kendimize bir yön verebiliriz ve gelişimin giderek daha yüksek düzeyleri için çaba gösteririz. Dahası, yaklaşık altı yaşlarında kendimizi mükemmelleştirme ve tamamlanma ile ilgili görüşümüz yaşam hedefinin içinde şekillenmeye başlar. Yaşam hedefi kişiliği bütünleştirir ve motivasyonumuzun kaynağı haline gelir; bundan sonra, aşağılık duygusunun üstesinden gelmek için verile çaba bu hedefle aynı doğrultuda gelişir. Adler’in bakış açısına göre, insan davranışları yalnızca kalıtsal ve çevresel olarak belirlenmemektedir. Bunun yerine, insan olarak olayları yorumlama, etkileme ve yaratma kapasitemiz bulunmaktadır. Adler, neyle doğmuş olduğumuzun, sahip olduğumuz yeteneklerle ne yaptığımız kadar önemli olmadığını ileri sürmüştür. Adler yaklaşımını benimseyen terapistler, bireylerin olmak istedikleri hale gelebilecekleri fikrini desteklemektedirler. Adler yaklaşımını benimseyen terapistler biyolojik ve çevresel koşulların tercih ve yaratma kapasitemizi sınırlandırdığını onaylamaktadır. Adler yaklaşımını benimseyen terapistler, bireyin yeniden eğitilmesi ve toplumun yeniden şekillendirilmesi konusuna özel önem vermişlerdir. Adler; değerler, inançlar, tavırlar, hedefler, ilgi alanları ve bireyin gerçeği algılama şekli gibi davranışların içsel belirleyicilerine odaklanan, psikolojide sübjektif görüşün rolünü vurgulayan ilk kişidir. Adler bütüncül, sosyal, hedefe yönelik ve insancıl yaklaşımın öncüsü olmuştur.
Gerçeğin Sübjektif Olarak Algılanması
Adler yaklaşımını benimseyen terapistler, danışanın anlattıklarıyla ilgili olarak dünyaya sübjektif yaklaşmışlardır. Bu fenomenolojik olarak açıklanan bir bakış açısıdır. Bu olgu, kişinin dünyayı algılamasında kendine özgü yola önem verildiği için fenemenolojiktir. “Sübjektif gerçek” bireyin algılarını, düşüncelerini, duygularını, inançlarını, yargılarını ve sonuçları kapsamaktadır. Davranış, bu sübjektif bakış açısının üstünlük sağlayan yönüyle anlaşılmaktadır. Bireyi yaşamın nasıl olduğuna karşı geliştirdiği inanç, kendi algı tarzı, gerçek yaşamın nasıl olduğundan daha önemlidir.
Powered by Froala Editor