Çocuklarda Duygu Düzenleme (Regülasyon) Becerileri

Çocuklarda Duygu Düzenleme (Regülasyon) Becerileri

Çocuklarda Duygu Düzenleme ( Regülasyon) Becerileri | Çocukların Davranışları Aslında Bir Sorun Değil; Soruna Yönelik Tepkilerdir | 

 

Her bebek kendine özgü kalıtımsal ve fizyolojik özelliklerle dünyaya gelir. Bunun yanında, erken dönemdeki deneyimler sağlıklı bir sosyo-duygusal gelişim için oldukça önemlidir. Duygusal düzenleme veya öz-düzenleme, kişinin hangi duygulara sahip olduğunu ve bunları nasıl deneyimleyip ifade ettiğinin izleme ve kontrolünü sağlama yeteneğidir. Kendi kendine duygusal düzenlemeyi öğrenmek ve temellerinin yaşamın ilk yıllarında atılmasını sağlamak çocuk gelişiminde önemli bir yerdedir.

Bir çocuğun duygusal durumunu ve duygusal tepkilerini düzenleme kapasitesi, ailesini, akranlarını, akademik performansını, uzun vadeli zihinsel sağlığını ve sosyal dünyadaki yeteneklerini etkiler.

Son yıllarda yapılan beyin araştırmalarına bakıldığında, kişilerin duyusal ve duygusal uyaranlar karşısındaki tepkilerini düzenleme kapasitelerinin nasıl geliştiğine dair bizlere birçok bilgi vermektedir. Özellikle bebeklerin anne karnından itibaren duygularımızdan sorumlu beynin sağ yarımküresinin hızlıca gelişim gösterdiğini göstermektedir. Anne karnından itibaren anne ile duygusal bir iletişim içinde olmak bebeğin kendisinin ve duygularının düzenleme becerisini temel bakım vereni ile kurduğu bağlanma ilişkisi ile geliştirir. Bebeğin temel bakım verenle kurduğu güçlü bağ ve deneyimler, çocuğun büyürken öğrendiği ve geliştirdiği kendini düzenleme becerilerine katkı sağlar.

Çocuklarda Öz-düzenleme

Öz-düzenleme, duygularımızı ve davranışlarımızı durumun taleplerine göre yönetme yeteneğidir. Üzücü uyaranlara karşı yüksek düzeyde duygusal tepkilere direnmeyi, üzüldüğünüzde kendinizi sakinleştirmeyi, beklentilerdeki bir değişikliğe uyum sağlamayı ve öfke patlaması yaşamadan hayal kırıklığıyla başa çıkmayı içerir.

Çocukların olgunlaştıkça, kendi duygularına rağmen kendi davranışlarını bir hedefe yönlendirmelerini sağlayan bir dizi becerileri içerir.

Bebekler karmaşık duygu demetleridir. Çoğu duyguları aşırı ve yoğundur. Duygularını kendileri için sakinleştiremez ve bu nedenle bir duygudan diğerine hızla geçerler.

Kendimizi sakinleştirmeyi ve duygularımızı yumuşatmayı öğrenmek oldukça karmaşık bir beceridir. Bu, olgunluk yoluyla otomatik şekilde geliştirdiğimiz bir şey değildir. Duyarlı, uyumlu bakım yoluyla, özellikle bakım verenler tarafından duyarlılığı ve bebeklikteki duygusal durumlarımızı kabul etme, anlama ve bunlara geri cevap verme yetenekleri aracılığıyla öğrendiğimiz görünüşte mistik becerilerden biridir.

Kısacası duygu regülasyonu kendi kendimizi sakinleştirebilmemizi sağlayan içsel konuşmamız ve buna bağlı olarak gelişen davranışlarımızdır. Bu nedenle, temel bakım verenin özellikle 0-3  yaş dönemindeki bebeğe karşı davranışları, tepkileri, sakinliği ve fiziksel olduğu kadar duygusal ihtiyaçlarını da karşılaması çokça önemlidir.

Özetle, bebekler ve çocuklar, bakım verenlerinin veya ebeveynlerinin onlara gösterdiği güven ve duygusal başa çıkma becerilerini içselleştirir. Uyumlu bakıcılarının becerilerini, aslında sağ ön lobunu ödünç alırlar, tıpkı bir bilgisayarla birlikte kullanılan harici bir sabit disk gibidir. Bu, çocukların yardım ve destekle tüm duygusal yoğunluğu deneyimlemelerini sağlar.

Bakım verenlerin veya Ebeveynlerin Çocuklarda Duygusal Düzenlemedeki Rolü

Sağlıklı kurulan bir bağ olsa bile erken dönemde yaşadığımız herhangi bir travmatik deneyim olumsuz şekilde etkileyebilmektedir. Bu da çocuğun kendisini nasıl sakinleştireceğini bilememesine sebep olabilmektedir.

Duygusal düzenlemenin nasıl öğrenildiğini ve içselleştirildiğini anlamak için ebeveynlerin veya bakım verenlerin çocuğu ile kuracağı empati, öznel deneyimlerine dilleşmesine ve onlara içsel sorunlarıyla başa çıkmak için bir  yolu sunar.

Duygusal Düzenleme , dikkatli ve empatik ebeveynlerin, bebeklerin duyguları da dahil olmak üzere iç dünyalarını anlamalarına yardımcı olması için bir yoludur. Örneğin, bebekler hareket eden bir ışıkla büyülenir ve ebeveyn bebeğe deneyimlerinin anlamlı olduğunu ve bunun önemli olduğunu iletir. Yetişkin ise kendi bakışlarını hareketli ışığa yönlendirir ve çocuğun ışığı daha iyi görebilmeleri için çocuğu hareket ettirir, yetişkin hareketli, gülen bir yüz kullanır ve “Vay canına! Bu parlak değil mi!" gibi vereceği tepkiler ile çocuğun duygularının dışa vurulmasında teşvik edici rol oynar.

Bununla birlikte, hemen hemen tüm terapistler bir konuda hemfikirdir: Çocukların duygularını yönetmeye başlamadan önce onların duygularının onaylanması gerekir. Bir çocuk “duyulmayacağını” hissederse, duygularını belli etmek için harekete geçme dürtüsü daha da sağlamlaşacaktır. Tersine, duygularının adil bir şekilde değerlendirileceğine ve anlaşılacağına güvenen bir çocuk, sıklıkla bu duyguların doğası gereği daha az acil olduğunu hisseder. Tıpkı bir yetişkinin anlayışlı bir arkadaş veya meslektaşının orada olduğunu bildiğinde daha rahat hissetmesi gibi ciddi bir problem ortaya çıktığında ebeveynlerin çocuğun davranışları onaylaması önemlidir.

Devam eden araştırmalara göre, tutarlı bir şekilde onaylanan çocuklar çoğunlukla daha esnek, talepkar ve problem çözme çabalarıyla işbirliğine giderek daha açık hale gelirler. Sorunları inkar etme veya kendi eylemleri için başkalarını suçlama ihtimalleri daha düşüktür, daha sağlıklı empati kurarlar ve yavaş yavaş kendi davranışları için daha fazla sorumluluk almaya başlarlar.

Çocukların Davranışları Aslında Bir Sorun Değil, Soruna Yönelik Gösterdiği Tepkilerdir

Çocuğunuz aşırı tepkiler, saldırgan ya da aşırı çekingen davranışlar sergiliyorsa, bu davranışların altında yatan sebebe odaklanmak önemlidir. Aslında bu beyninin stres altındaki dışavurum hali olabilir. Çocuk,  yaşadığı duyguların dışavurumunu ebeveynlerinden öğrenerek geliştirir, bu nedenle yaşadığı fiziksel gerilim sonucunda çocuğun yatıştırılmaya ihtiyacı yine bakım verenleri tarafından karşılanmalıdır.

Bazı çocuklar ses, ışık, koku gibi duyusal uyaranlara karşı çok fazla hassasiyet ve tepki gösterebilir. Bu aşırı duyarlılık hali yoğun bir strese yol açtığı için, çocuk böyle durumlarda öfke nöbetleri, ağlama krizleri, donma, aşırı tedbirli hal, aşırı irkilme, takıntılar, karşı çıkma gibi olumsuz tepkiler gösterebilirler. Bu çocukların duygularını düzenlemeleri için bakım verenleri tarafından sakinleştirilme ihtiyaçlarının öneminin tekrar öne çıkmasına sebep olmaktadır. Bazı çocuklar ise, çevresindekilere karşı duyarsız, ilgisiz ve tepkisiz olabilirler. Bu düşük duyarlı çocuklar tepki göstermeleri için aşırı uyarana ihtiyaç duyabilirler. Bu nedenle, bakım verenlerinin onunla etkileşime girmekte ısrarcı olmaları önemlidir.

Çocuğun duygularını düzenleyemediği durumlar, içinde bulunduğu durumu nasıl çözeceğini bilememesi sebebiyledir. Bunlar bir nevi bakım verenine verdiği mesajlardır. Bu sebeple, öncelikle temel bakım vereninden alacağı şefkat ve sevgiye ihtiyacı vardır.

Çocuğunuz duygusal düzenleme sorunları yaşıyorsa, her gün onu aktif olarak dinlemek için zaman ayırarak çocuğunuza yardım etmeye başlamalısınız. Çoğu zaman, ebeveynler diğer görevleri yerine getirirken pasif bir şekilde dinler ve kendi acele durumları nedeniyle çocuklarının duygularını duyamazlar.

Bu konuşmaları yaptığınızda, çocuğunuza acı verici olsa da olumsuz duygularının hem normal hem de üstesinden gelinebilir olduğunu göstermeye odaklanmak doğru olacaktır. Zor durumları daha katlanılabilir kılmak için kendi eylemlerini nasıl değiştirebileceğini ona göstermek ve ona her zaman yardım etmek için desteklemek ve orada olduğunuzu hatırlatmak kritik bir durum alır. Bunu yaparken kendinizi çocuğunuzun rehberi olarak konumlandırıyorsunuz, onu yargılamak ya da kendi hatalarından kurtarmak için değil, ona doğru yolu göstermek ve kendi kendine zorluklara yürüyebilmesi için olduğunu unutmayın.

Çocuğun duygularını düzenleyebilmesi için yardımcı olacak bazı yöntemler şöyledir;

1- Çocuk ile fiziksel temasta bulunmak

  • Sarılmak
  • Bir battaniyeye sarıp ona ninni söyleyerek sallamak
  • Hafif sakin bir müzik açabilir ya da ebeveynleri veya bakım verenlerinin ses tonu sakince dinleyebileceği bir ninni ya da şarkı söyleyebilir
  • Kaslarının rahatlayabilmesi için masaj yapmak
  • Birlikte temas halinde olacağınız gıdıklama veya şakalaşmalar yapmak

2- Duygularını ifade etmesine izin vermek

  • Çocuğunuz ağladığı zaman "bir şey yok tamam" demek yerine kucaklayarak ya da sarılarak “Canın acıyor olmalı.” “Çok canın yandı.” “Çok üzgünsün.” gibi duygularını ona yansıtın ve onun da duygularını ifade etmesine izin verin.

3- Fiziksel egzersiz yapmasını sağlayın

  • Çocuğunuz ile birlikte yürüyüşe çıkmak, zıplayabileceği oyunlar oynamak, duyguların hareket ile düzenlemesine yardımcı olacaktır.

4- Çocuğunuzun sinirlendiğinde derin nefes almasını ve/veya 1’den 10’a kadar içinden saymasını sağlayabilirsiniz. Böylelikle çocuğunuz sakinleştiğinde öfkesi hakkında konuşabileceğini öğrenebilir.

 

 

Şişli Terapi Enstitüsü olarak uzman kadromuz ile farklı psikoterapi yöntemleri çalışılarak destek sağlıyoruz.

Kendi içsel yolculuğunuza bir adım atmak veya çocuğunuz için yardım almak isterseniz, bizlere 0552 347 00 20  numaralı telefondan ulaşabilirsiniz.

*** Bu yazıda verilen bilgiler teşhis ve tanı içermemektedir.***

Paylaş