Aktarım ve Karşı Aktarım Nedir? 

Aktarım ve Karşı Aktarım Nedir

Danışanın çocukluğunda kendisi için önemli olmuş kişilere, özellikle ana babaya, karşı beslediği duyguların terapiste aktarılması olgusu, dinamik psikoterapide çok önemli olan bir buluştur.

Bu kişilere ait nitelikler, özellikle terapi sürecinin erken dönem­lerinde, terapiste mal edilir ve bu kişilerle ilgili duygular terapistin şah­sında yaşanmaya başlar. Yani kişinin tavırları ve duygusal tepkileri yer değiştirme biçiminde birisinden başkasına aktarılır. Bu nedenle aktarım olgusu, ilk olarak kişinin diğerlerine göre daha önemli tepkilerin yeniden düzenlenmesi ve daha sonra bilinçsiz olarak bu tepkileri başkasına yöneltmesidir.

Böylece, kişi bilinçsiz olarak geçmişinden gelen duygusal tepkilerini, tavırlarını, düşüncelerini şimdiki hayatındaki insanlara yansıtmaktadır. Örneğin sert, otoriter ve baskıcı babanın olduğu aileden gelen bir danışanda, genellikle terapiye karşı, erken çocukluk yaşantılarından dolayı bir başkaldırma vardır. Bu kişi çoğu zaman çalıştığı yerde amirleri ile iyi geçinemez ya da herhangi bir otorite sembolü ile iyi ilişkiler kuramaz. Böylece terapi sırasında da hemen terapiste karşı isyankar bir duruma girer, kendine göre tedavideki yanlışları bulur, terapisti kendisine karşı önyargılı, kaba, hatta kindar olmakla suçlayabilir. Böylece, zamanında babasına karşı duyduğu düşmanca duyguları terapiste aktarabilir ve terapisti de aynı şekilde baskıcı, zalim ve acımasız bulabilir.

Terapi Sırasında Aktarımın Önemi 

Terapistler terapi sürecinde, aktarımın er ya da geç ortaya çıktığını söyler. Kapsamı geniş veya küçük olabilir veya birden fazla şekilde olabilir. Kişi için aktarım kendi içsel dünyasına yapılan illüzyon olarak tanımlanabilir. Kişinin terapistine karşı olan duygusal tepkileri, çocukluk tecrübelerinin benzerleridir ve basit bir aktarım kişinin ruhsal bozukluğunun derinliği hakkında bilgi verebilir. Bu nedenle, terapist kişinin ona yaptığı aktarımları ona yardımcı olacak bir kaynak olarak tanımlamalıdır. Ayrıca, aktarımı teşvik etmek için, terapist kişiye karşı ilgisiz olmayacağını temin etmelidir. Terapist aynı zamanda kişiye tam anlamıyla tarafsız davranmalıdır. Ancak bu şekilde olayların tam bir yorumu sağlanabilir. Kişinin yansıtmaları terapi sürecinde değişiklikler gösterebilir.

Terapist bu değişikliklerin farkında olmalıdır. Kişinin kendi kendine yaptığı analizleri kavraması, tedavi sürecindeki aktarımların dikkatle gözlemlenmesiyle başarılabilir. Bu yüzden terapistin esnek ve yaratıcı bir yaklaşımda bulunması gereklidir. Bu şekilde kişinin aktarımlarını tam manasıyla anlayabilir. Bu aktarımlar rüyalar, semboller ve hayaller şeklinde ortaya çıkabilir. Aktarım bu şekilde terapi için paha biçilmez bir düzenek haline gelir çünkü aktarım psikolojik yükünü boşaltması için kişiye kayıtsız şekilde yetki verir.

Karşı Aktarım Nedir? 

Freud karşı-aktarım terimini 1910 tarihli Psikanalitik Terapinin Geleceği” makalesinde ortaya atmıştır. Terapistin danışandan gelen uyarıcıya karşı duygusal tepkisi olarak açıklamaktadır. Bu duygusal tepki terapistin bilinçdışı hislerinin yarattığı etkiden ötürüdür. Bu kavram olumlu ve olumsuz olabilir. Olumsuz karşıt aktarıma karşı terapist hazırlıklı olmalıdır çünkü iyileşmenin önünde bir engel haline gelebilir. Danışanı devamlı mutlu etme isteği duyma, nesnel ya da romantik duygular geliştirme, danışanın problemleriyle özdeşleşme, danışana karşı cinsel ya da romantik duygular geliştirme ve danışanla sosyal bir ilişki kurma şeklinde ortaya çıkabilen karşı aktarım terapist tarafından kontrol edilemezse terapi sürecine zarar verebilir

Facebook
Threads
LinkedIn
X