Narsisistik Kişilikler

Narsisistik Kişiliklerin

Narsisistik kişilik bozukluğu, kişinin kendini aşırı derecede önemli ve özel görme eğilimi ile karakterizedir. Bu bozukluk, bireyin kendine olan hayranlığının, empati yoksunluğunun ve başkalarını manipüle etme ihtiyacının bir yansımasıdır. Narsisistik kişilik bozukluğu, psikanalitik literatürde önemli bir yer tutar ve birçok teorik tartışmanın merkezinde yer alır.

Narsisizmin Psikanalitik Tanımı

Narsisizm, ilk olarak Sigmund Freud tarafından tanımlanmıştır. Freud, narsisizmi iki aşamalı olarak ele almıştır: birincil narsisizm ve ikincil narsisizm. Birincil narsisizm, bebeklik döneminde çocuğun kendi bedenine ve ihtiyaçlarına odaklandığı dönemdir. İkincil narsisizm ise bireyin olgunlaştıkça dış dünyaya yöneldiği ve bu süreçte kendi benliğine yönelik libidinal enerjisini nesnelere yönlendirdiği aşamadı.

Ego İdeali ve Narsisizm

Freud’un “Narsisizm Üzerine Bir Giriş” adlı eserinde, ego ideali kavramı ortaya atılmıştır. Ego ideali, kişinin çocukluk döneminde sahip olduğu mükemmeliyetin kaybından doğan bir arayıştır. Çocuk, erken dönemde sahip olduğu mükemmeliyeti kaybettikten sonra, bu mükemmeliyeti ego ideali olarak yeniden yapılandırır.

Ernest Jones (1913)

“Tanrı Kompleksi” adlı makalesi ile Ernest Jones (1913), alenen büyüklenmeci türde olan narsistik kişileri betimleyen ilk analist olmuştu. Jones, teşhircilik, duygusal açıdan uzaklık ve ulaşılmazlık, tümgüçlülük fantezileri, yaratıcılığını aşırı değer verme ve yargılayıcı olma eğilimi niteliklerinin öne çıktı bir insan tipi betimlemiştir. “Bu kişiler ruh sağlıklarını tamamen bitirdiklerinde, aslında Tanrı oldukları hezeyanını açıkça dile getirir bir hale gelebilirler; her ruh sağlığı hastanesinde bunun örneklerine rastlanabilir. ” yorumunu yapmıştır.

Wilhelm Reich (1933)

Wilhelm Reich (1933) “Character Analysis” adlı kitabının bir bölümünü “fallik narsisistik karakter”’in değerlendirmesine ayırmıştır; bu karakter “kendinden emin… kibirli… enerjik, davranışları çoğu kez etkileyeceği… gelmekte olduğunu sevdiği bir saldırıyı genellikle kendi saldırısı ile karşılayan…” biri olarak betimlenmiştir.

Narsisizmde Dürtü, Duygulanım, Mizaç 

Narsistlik bireyler, oldukça çeşitli alt-tiplerde yer alırlar, patolojilerinin tespit edilmesi çoğu kez zordur ve başkalarına da o denli açık şekilde zarar vermezler. Ekonomik, sosyal, siyasi, askeri veya başka bir açıdan başarılı narsisistik kişileri insanlar beğenebilir ve örnek alabilirler. Tanınıp kabul edilmeye yönelik narsisistik açlığın içsel bedellerini, dışarıdan bakanlar nadiren görebilirler ve narsisistik amaçları gerçekleştirmeye çalışırken başkalarına verilen zararlar, önemsiz şeyler veya yetkin biri olmanın zorunlu olumsuz etkileri olarak akılcılaştırılabilir.

Narsisistik karakter geliştirme riski altında olan kişilerin, başkalarına göre, söze dökülmüş duygusal mesajları bünyesel olarak daha hassas olabilecekleri gibi görünmektedir. Spesifik olarak narsisizm, başkalarının dile getirilmemiş duygulanımlarına, tutumlarına ve beklentilerine olağanüstü derecede hassas görünen bebeklerle ilişkilendirilmiştir. Alice Miller (1975), örneğin, birçok ailede, doğal sezgisel yetenekleri bilinçdışı şekilde bakıcıları tarafından bakıcılarının kendi özsaygılarının sürekliliğinin sağlanmasına yönelik olarak sömürülmüş bir çocuk bulunduğuna ve bu çocuğunda yetişkinliğe ulaştığında kimin hayatını yaşaması gerektiği konusunda kafası karışmış bir hale geldiğine inanır. Alice Miller’a göre, böyle yetenekli çocuklara narsistik uzantılar olarak davranılması yeteneklerin sınırlı çocuklara göre daha muhtemeldir ve dolayısıyla bu çocukların büyüdüklerinde narsisistik yetişkinler olma ihtimali de yüksektir.

Kernberg (1970)

Kernberg (1970), kendinde hak gören, nispeten daha büyüklenmeci narsisistik danışanları tartışırken, bu kişilerin ya doğuştan gelen güçlü bir saldırgan dürtüye sahip olabileceklerini ya da saldırgan etkilerle ilgili kaygıya bünyesel olarak belirlenmiş bir tahammül eksikliği yaşıyor olabileceklerini ileri sürmüştür. Narsisistik kişilik örgütlenmesi ile ilişkilendirilen başlıca duygulara gelirsek; utanç ve haset klinik literatürde üzerinde tekrar tekrar durulan duygulardır.

Narsisistik kişilik, öznel deneyimlerini utanç duyguları ve utandırılma korkuları sarar. Utanç Kötü veya hatalı olarak görülme duygusudur; kişiyi izleyenler kendiliğin dışındadır. Başta çaresizlik, çirkinlik ve güçsüzlük duyguları bulunur. Duygularla ilgili başka bir olgu da narsisistik kişinin haset duygusuna kapılmaya yatkın olmasıdır. Belli yönlerden eksikliklerin olduğuna ve yetersizliklerimin her an açığa çıkma riskinin bulunduğuna ilişkin içsel bir inancın varsa, kendilerinden memnun görünenlere veya ben de eksik olanları telafi edeceğine inandığını nitelikleri olanlara haset duyarım. Hasret, Ayrıca, narsisistik örgütlenme gösteren kişilerin hem kendilerine hem de başkalarına yönelik olarak sıkça gözlemlenen yargılayıcı tutumlarının kaynağı da olabilir. Kendimde bir şeylerin eksik olduğunu hissediyorsam ve sizi bunların tümüne sahip biri olarak algılıyorsam, sizin sahip olduklarınızı beğenmeyerek, küçümseyerek veya eleştirerek tahrip etmeye çalışabilirim.

Narsisizmde Savunma ve Uyum Süreçleri

Kullandıkları en temel savunmalar; idealizasyon ve değersizleştirmedir. Bu savunmalar birbirlerini tamamlayıcı bir nitelik taşırlar; kendilik idealize edildiğinde, öteki kişiler değersizleştirilir veya kendilik değersizleştirildiğinde, öteki kişiler idealize edilir. Narsisitik kişilerin karşılarına çıkan herhangi bir konuyu ele alırken kullandıkları değişmez bir “sıralama” süreci vardır.: “En iyi” doktor kim? “En iyi” anaokulu nerede? “En iyi” eğitim nerede verilmektedir? Diğer olasılıklarla karşılaştırmaya dayalı bir prestijle ilgili endişeler, gerçekçi avantaj ve dezavantajları tamamen bir yana itebilir.

Narsisistik Kişilik Bozukluğunun Belirtileri

Narsisistik kişilik bozukluğunun başlıca belirtileri şunlardır:

  1. Büyüklük Hezeyanları: Kişi, kendini aşırı derecede önemli, güçlü ve başarılı görme eğilimindedir.
  2. Hayranlık İhtiyacı: Sürekli olarak başkalarının dikkatini ve hayranlığını bekler.
  3. Empati Eksikliği: Başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını anlamakta zorlanır.
  4. Kıskançlık ve Rekabet: Başkalarının başarılarını küçümser ve kıskançlık duyar.
  5. Manipülatif Davranışlar: Kendi çıkarları doğrultusunda başkalarını manipüle eder.

Narsisistik Kişilik Bozukluğunun Psikolojik Temelleri

Freud, narsisizmin psikolojik temellerini araştırırken, bu bozukluğun kişinin içsel çatışmalarından ve çocukluk dönemindeki deneyimlerinden kaynaklandığını belirtmiştir. Özellikle ego ideali ile aktüel ego arasındaki uyumsuzluk, narsisistik kişilik bozukluğunun gelişiminde önemli bir rol oynar.

Narsisistik Kişiliklerin Tedavisi

Narsisistik kişilik bozukluğunun tedavisi, uzun soluklu bir süreçtir ve genellikle psikanalitik terapi gerektirir. Tedavi sürecinde, bireyin çocukluk dönemindeki deneyimlerine ve içsel çatışmalarına odaklanılır. Terapinin temel amacı, bireyin kendine olan aşırı hayranlığını ve empati eksikliğini azaltmak ve daha sağlıklı bir benlik algısı geliştirmesine yardımcı olmaktır.

Sonuç

Narsisistik kişilik bozukluğu, bireyin kendine olan aşırı hayranlığı ve empati yoksunluğu ile karakterizedir. Freud’un psikanalitik teorileri, bu bozukluğun anlaşılmasında ve tedavisinde önemli bir rol oynamaktadır. Narsisistik kişiliklerin tedavisi, uzun soluklu bir süreç gerektirir ve bireyin içsel çatışmalarına odaklanmayı içerir.

Kaynakça

  • Freud, S. (1914). Narsisizm Üzerine Bir Giriş.
  • Freud, S. (1911). Bir Paranoya Olgusunun Otobiyografik Anlatımı Üzerine Psikanalitik Notlar.
  • Freud, S. (1921). Grup Psikolojisi ve Egonun Analizi.
  • Horney, K. (1942). Çağımızın Nevrotik Kişiliği.
  • Akhtar, S. (2009). Comprehensive Dictionary of Psychoanalysis.

Online Terapi