Nevrotik Düşlemlerde Babanın Kurtarılması ve Öldürmesi; Karl Abraham (Çev.)

(Rescue and Murder of the Father in Neurotic Phantasies. (1922). Int. J. Psycho-Anal., 3:467-474)

Kurtarma Düşlemleri, 1910’da Freud’un bilinçdışı anlamını açıkladığı ve kökenlerini ebeveyn kompleksine kadar izlediği zamandan beri, bize oldukça tanıdık ve anlaşılır olan nevrotik arzular arasındadır.[2] Anneyi kurtarma düşlemleri, esasen oğlun sevecen hislerinden kaynağını alır ve Freud’un analizine göre buna ek olarak anneye çocuk sunma arzusunu da içerir. Rank[3] bu düşlemler üzerine daha ayrıntılı olarak çalışmıştır; Rank[4] ve Harnik[5], anneyi kurtarma düşlemlerini şairlerin eserlerine dayandırarak bu düşlemi anlamamıza imkan sağlamışlardır.

Bu nedenle, bu düşlemin, özellikle sembolizmi olmak üzere bilinçsiz içeriğini, daha yakından incelemek istiyorum ve Freud’un hali hazırda farkettiği gibi, çocukça bir meydan okumanın etkisi ile ortaya çıkan nevrotik bir ürün olduğu kabulü ile tatmin olmamamız gerektiğini göstermeyi umut etmekteyim.

Freud, babayı kurtarma eğiliminin esasen erkek çocuğunun babaya meydan okuma dürtüsünün bir ifadesi olduğuna dikkat çekmiştir. Ayrıca, bu düşlemlerin sıkça ortaya çıktığı olağan biçime de atıfta bulunur. Oğul genellikle babanın bir ikamesini, örneğin bir kralı veya başka yüksek mevkiye sahip herhangi bir kişiyi, yaklaşmakta olan hayati bir tehlikeden kurtarır. Başka bir yerde[6] tipik bir babayı kurtarma düşlemine, detaylı bir analiz yapmadan örnek verir. Hastalarımda aynı düşlemle sıkça karşılaşıyorum ve diğer analistlerin bu düşleme aşina olduklarını varsayabilirim. Daha derinlemesine bir analiz bana gerekli gibi görünüyor; ileride de görüleceği gibi, bu düşlem hastanın bilinçdışı hakkında bize önemli bilgiler sağlar ve ayrıca karşılaştırmak için kullanacağımız bu düşlemle yakından ilişkili düşlemlerin daha derin katmanları hakkında bize fikir verir.
Hatırladığım bu tür bir düşlemde, hasta yolda yürüdüğünü hayal etmekteydi. Beklenmedik bir şekilde, kralın (ya da başka bir yüksek yerleştirilmiş şahsiyetin) içinde bulunduğu at arabasının çok hızlı bir şekilde kendisine doğru geldiğini görür. Hasta, atları dizginlerinden anında yakalar ve vagonu durdurur. Böylece kralı ölüm tehlikesinden kurtarmış olur.
İlk olarak kurtarma düşleminin sadece en açık içeriğini göz önüne alırsak, onu kolayca Oidipus mitinin karşıtı olarak kabul ederiz. Kişi, Oedipus’un yaptığı gibi kralı öldürmek yerine kralın hayatını kurtarır.
Açık içerikte oğlun, kralın karşılaştığı ölüm tehlikesi ile hiç ilgisi yoktur; tersine, oğul babanın iyiliği için kendisini tehlikeye atar.

Öte yandan, iki düşlemin içeriğinin iki ortak noktalarına dikkat çekmeye değer. Her iki düşlemde de, kişi, kral ile şans eseri karşılaşmaktadır ve her iki düşlemde de kralın bir faytonda yolculuk ediyor olması özellikle dikkat çekicidir.

Eğer şimdi, bilinçdışında “kral”ın baba ile “kurtarma”nın öldürmek ile eşdeğer olduğu bilgisini kullanırsak, kurtarma düşleminin Oedipus miti ile geniş ve kapsamlı benzerliği oldukça belirginleşir. Oedipus mitinde, kralın öldürülmesi açık bir şekilde gerçekleştiği doğrudur; fakat bu fark, mitin, üst katmanının uzak bir geçmişteki bir suçu temsil etmesinden ve bu mitin tüm anlatıcılarının bilinçli olarak bu suç ile arasında mesafe olduğunu düşünmesinden dolayı bize oldukça anlaşılır gelir. Öte yandan, nevrotik, kurtarma düşleminin tezahür eden içeriğinin merkezi noktasıdır; Bir saldırının kurtarmaya dönüşmesi sansürün daha katı uygulanmasından kaynaklanmaktadır.

Kurtarma düşlemleri, kralı baba olarak kabul etmemizin ve kurtarma eyleminin babanın imhasını içeren çiftdeğerli bir anlamı olduğu şeklindeki değerlendirmemizin hiçbir şekilde açıklayamadığı bir çok detay içerir. Düşlemdeki büyük oranda sembolik olan bu unsurlar, sürüş, at arabası, atlar, atların kontrolden çıkması, sokak, şans eseri karşılaşma ve atların durdurulmasıdır.
İlk belirtilen ve cinsel-sembolik değerine aşina olduğumuz unsur olan sürmekten başladığımızda, oğlun beklenmedik bir şekilde babanın cinsel birleşmesinin seyircisi olduğu gizil bir düşlem katmanına ulaşırız.
Atların sembolik önemi şimdi belirginleşmekte ve her bir öğenin aşırı belirlenmesi burada özellikle öğretici bir şekilde gösterilmektedir. Bu düşlemi analiz ettiğim durumlarda, fayton sürekli vagon ve iki at olmak üzere iki parça olarak resmedildi; birlikte hareket eden iki hayvan ebeveynlerin sembolleri olarak anlaşılabilir. Kontrolden çıkan atların anlamı şimdi belirginleşir. Pek çok rüyada ve kaygının eşlik ettiği nevrotik düşlemlerde, cinsel birleşme (ve ayrıca mastürbasyon), daha hızlı ve çabuk hale gelen ve yönetilemeyen veya durdurulamayan bir hareketle temsil edilir. [7]Bu bize, bazı nevrotik kişilerin yokuş aşağı inme ya da aşağı kata gitme konusundaki kaygılarını hatırlatır; kaygıları, hızlarının kontrolünü kaybetme tehlikesiyle ilgilidir. Aynı hastalar, istedikleri zaman durduramayacakları herhangi bir araçta (demiryolu trenleri, vb.) seyahat ederken sık sık endişe duyarlar. Bu hastalar , libidolarının kontrolünü bir an için bıraktıklarında maruz kalabilecekleri tehlikeye karşı kendilerini korumaktadırlar; Öte yandan, kaygılarını, sembolik yapıları bastırılmış tasarımları için yukarıda bahsedilen düşlemdeki gibi son derece uygun olan ikame temsillere bağlayarak kaygılarının yerini değiştirirler.
Hayvanların kontrolden çıkması cinsel eylemi temsil ediyorsa, atları durduran oğlun müdahalesi ancak ebeveynlerin cinsel ilişkisini engelleme eğilimine karşılık gelebilir. Ebeveynleri ayırma amacı, özellikle Oedipus kompleksinde ortaya çıkan itici güçler arasındadır. Bu noktada sansür bu niyeti gizlemektedir; onun yerine, tam da hiddetli hücumun başladığı anda oğlan çocuğu şans eseri oraya gelir.
En açık içerikte, kurtarma düşleminin iyi niyetli nedeninin ifade bulmasına rağmen, düşlemin daha derinlerinde Freud’un babayı kurtarma düşleminde temel sebep olarak hali hazırda kabul ettiği meydan okuma anlamı daha baskındır. Anneyi kurtarma düşleminin, babayı kurtarma düşlemi ile karşıtlığı birden netleşir; Annenin kurtarılma düşleminde oğul, anne ile bir çocuk yaratır, babanın kurtarıldığı düşlemde ise babanın da aynı şeyi yapmasını önler. İki tasarım arasındaki yakın ilişki şimdi açıklığa kavuşur. Buna Freud’un hali hazırda gösterdiği, oğulun, babanın hayatını kurtararak onunla “ödeşme” arzusu eklenebilir; şimdi, tıpkı oğulun hayatını babasına “borçlu” olması gibi baba da hayatını oğluna “borçludur.”
Bu analiz, buraya kadar kadar atın cinsel bir sembol olduğu bir çok tespite hakkını teslim etmemektedir. Çağrışımlar bizi, benzer içerikli rüyaların analizinde olduğu gibi, atların erkek gücünün ve aynı zamanda erkek cinsel organının bir sembolü olarak değerlendirilmesine yönlendirmiştir. Lokomotifler, otomobiller, vapurlar vb. aynı anlamı taşıyan rüya sembolleri olarak bilinirler; hepsinde ortak olan, kontrol edilemeyen bir güçle acil bir ilerleme fikridir. Bu nedenle, oğul başarıyla atları dizginleyebilirse, böylelikle çocukça bir idealizasyonla hayran olunarak kral rütbesine -başka bir deyişle erkeklerin en güçlüsüne- yükselttiği babasının erkeklik gücü üzerindeki üstünlüğünü ispatlar. Ancak babanın (düşlemin derinliklerinde) sembolik olarak gösterilen eylemi gerçekleştirmesini engellerken, hayranlığın nesnesi olan babanın erkeklik gücünü çalmaktadır. Şimdi, kurtarma düşleminin babayı öldürme ve ebeveynleri ayırmanın yanı sıra babayı hadım etme dürtüsünü de içerdiği görülüyor; Psikanalitik tecrübe, ayrıca öldürme ve hadım etme düşlemlerinin her zaman birbirleriyle yakından ilişkili olduğunu göstermektedir. Kastrasyon sembolizmini ve özellikle düşlemde temsil edilen oğlun genital üstünlüğü fikrini tartışmadan önce, atın daha ileri bir anlamını ve buna ek olarak kurtarma düşlemelerinde faytonun önemini düşünmeliyiz.
Aslen erkekliğin tüm ideallerini bünyesinde barındıran kral, önemine uygun olarak bir vagonda gururla seyahat eder. Fayton bir araç, at da koşum hayvanı olarak ona hizmet eder; ikisi de bir kadının yani başka bir deyişle annenin sembolleridir. Artık atların kontrolden çıkmasını bir başka dileğin ifadesi olarak tanıyabiliriz: anne oğluyla aynı anlaşma dahilinde, kocasından yani oğlun babasından ‘kaçar’; Onu (babayı) ölüm tehlikesine bile sokar ve tabiri caizse oğluna teslim eder. Fakat eğer babanın hayatını tehdit eden anne ve onu kurtarmaya çalışan oğul ise, oğlun nevrotik suçluluk duygusu gayet geçerli bir şekilde rahatlar. Aşağıda sunulacak bir rüya bu yorumu destekleyecektir.
Diğer bir sembol hala dikkate alınmalıdır – yani, faaliyetin gerçekleştiği cadde. Oidipus efsanesinde babanın öldürülmesi de kraliyet sarayında ya da başka yerlerde değil sokakta meydana gelir. Bu detay diğerleri gibi bir şeyi ifade etmelidir. Artık caddenin kadın cinsel organlarının ortak bir sembolü olduğunu biliyoruz; ve sembolik bilgimizi mantıksal olarak bu noktaya uygulayarak hem kurtarma düşleminde hem de Oedipus mitinde çok fazla dikkate alınmamış bir unsuru keşfedebiliyoruz.
Oğul ve babanın ilişkiye girdiği cadde üzerine daha fazla yorum yapılması gerekmiyor. Bununla birlikte, annenin cinsel organları ile ilgili bir yarışma fikri, iki farklı bilinçdışı düşlemi içerir. İlki kolayca tanınabilir. Baba ile oğul arasındaki düello, mitlerde ve rüyalarda sıkça tekrarlanan bir motivasyondur. Bununla birlikte, belirli bir sembolizmden ötürü, Oidipus efsanesi, genital üstünlük için verilen rekabetçi bir mücadelenin önemini ayrıca ortaya koymaktadır.

King Laios, arabadaki tek yolcu değildir. Ona bir şöför, bir haberci ve iki de hizmetçi eşlik eder. Kral ve şoför, kendilerine ilerledikçe, Oidipus’u yoldan çıkarmaya çalışır. Oedipus direnir ve şöföre bir darbe vurur. Kral Oedipus’u hedef alır ve dikenli sopası ile Oidipus’un kafasına vurur. Bu, Oidipus’un krala ve adamlarına saldırmasına neden olur; kralı öldürür ve kral arabadan aşağıya düşer. Sonrasında, kralın adamları ile giriştiği mücadeleyi de kazanır.
Burada metaforik dil çok açıktır.[8] Kralın, Oidipus’un başına vurması tipik bir kastrasyon sembolüdür. Oedipus kendini uygun bir silahla değil, bir sopayla – yine her zamanki cinsel bir sembolle – babasının özellikle tehlikeli sopasına karşı savunur ve böylece annesine giden yolu temizler. Bir takım erkeklerin öldürülmesi, kahramanın üstünlüğünü vurgulamaya yarar. Hepsi baba figürünün sadece küçük ikameleridir. Dahası, her şeyden önce, babanın, ilk darbeyi babanın kendisine değil de şoförüne yani babanın bir ikamesi olan kişiye vuran oğula saldırdığını vurgulamak önemlidir. Baba oğluna saldırır ve oğlu kendisini savunurken babasını öldürür. Efsanenin açılışındaki tema tekrarlanır: baba, yeni doğan oğlunun hayatını yok etmeye çalışır. Bu nedenle, Oedipus’un daha sonraki eylemleri misilleme niteliğindedir ve bu eyleminin ağırlığını bir miktar hafiflemektedir.

Oğlanın babasıyla olan çatışmasının en eski geçmişe, yani oğlunun doğumundan önceki döneme taşındığı tipik bir nevrotik düşleme aşinayız. Oğlanın, annesinin karnındayken ebeveynlerinin cinsel ilişkinisine tanıklık etmesi gibi düşlemler, her analist için oldukça bilindiktir. Rüya gören kişinin, doğum geçidinden geçmek isterken babasının (yani babasının genital organının) yolunu engellediğini gördüğü bazı rüyalar, bu tür düşlemler arasında özel bir konuma sahiptir.

Hastalarımdan biri denizden kanala giren bir gemide olduğunu bir rüya gördü; gemi bir tür bataklığa girdi ve at arabasıyla tam tersi yönde gelen bir adamla çarpıştı. Gemi ve at arabası, bu bağlamda erkek cinsel sembolleri olarak oldukça anlaşılırdır. Bataklık olan kanal, annenin bağırsağını (toprağı) temsil eder. Çocuksu cinsel teorilere göre üreme ve doğum bu geçiş yoluyla gerçekleşir. Bir gemi ile denizden gelen rüya gören kişi, bize bu sembolün birçok destanda kahramanların doğuşunu temsil ettiğini hatırlatır, su en sık görülen doğum sembollerinden biridir. Burada bu rüyanın bireysel belirleyicilerine giremem, ancak Oedipus destanında gizlenmiş doğum sembolizmine geri döneceğim.

Laios ile ölümcül buluşma gerçekleştiğinde Oedipus henüz bilinmeyen ailesine gitmektedir. Yolun dar bir bölümünde, tıpkı hastamın rüyasındaki adam gibi, kendisine doğru gelen babasıyla karşılaşır. Bu noktada mitte bir doğum düşleminin bulunduğuna dair hiçbir şüphe yoktur; çocuğun doğabilmesi için babasını yoldan çekmelidir. Bu noktada, bir kez daha, mitin başlangıcı olan Laios’a oğlunun kendisini öldüreceğini ve sonra kendi annesiyle evleneceğini öngören kehaneti hatırlatıyorum. Bunu duyunca Laios, yeni doğan oğlunun ayakları delinmiş (kastrasyon simgesi) bir şekilde dağlara bırakılması için düzenlemeler yapar. Bu nedenle baba, oğlunun dağa bırakarak hayata başlamasını ve hadım ederek de anneye ulaşmasını engeller. Daha sonra Oedipus’un Thebes’e olan yolculuğu, doğumunun ikinci bir temsilidir. Yine babası onun yolunda belirir ve bu kez oğul onu tanımadan babasını öldürür – yeni doğan çocuğun her zaman ailesini tanımayı öğrenmesi gerekir. Kurtarma düşleminde bu eğilimler, karşılaştığımız efsanede olduğundan daha yoğun bir bastırma ve çarpıtma (tersine çevirme) ile tanınmaz hale gelir. Kurtarma düşleminin analizi bize Oedipus mitinin sembolik içeriğinin ipuçlarını verdiği için bu mit, yoğun bir çarpıtmaya maruz kalan kurtarma düşleminin daha derin katmanlarına yeni bir ışık tutmaktadır.

Kurtarma düşlemi ve Oedipus kompleksi hakkındaki bilgilerimiz başka bir açıdan da desteklenebilir. Babayı kurtarma düşlemi üreten nevrotikler, zaman zaman bu düşlemleri kendine özgü bir şekilde tamamlayan rüyalar getirmektedir. Bir örnek vereceğim. Rüya aşağıdaki gibidir:

“Annemin solunda, bir atın koşulduğu küçük bir iki tekerlekli at arabasında oturuyorum. Babam tekerleğin yanında duruyor. Duruşu, annemle konuştuğunu veya halen konuşmakta olduğunu gösteriyor, ancak hiçbir kelime duyulmuyor; tüm bu yaşananlarda annem görünüşte hiçbir şey farketmiyor. Babam, çok yorgun ve solgun görünüyor. Sessizce köpek arabasından uzaklaşıyor ve gittiğimiz yerin tersi yönde gidiyor. Onu kaybolduğunu gördüğümde, yakında geri geleceğini umuyorum ve anneme dönüyorum, “Bu arada arabayı sürebilir ve ileri geri (İng:to and fro) gidebiliriz” diyorum. Annem elinde tuttuğu dizginlerle hafif bir hareket yapıyor ve at yavaş hareket etmeye başlıyor. Birkaç dakika sonra dizginleri annemin elinden alıyorum, atı kamçılıyorum ve çabucak arabayla uzaklaşıyoruz.”

Psikanalistler, bu rüyanın Oidipus kompleksinden kaynaklandığını kolayca anlayacaklardır. Oğul, sadece iki kişilik inşa edilen iki tekerlekli at arabasında annesinin solundaki koltuğu alır ve bu koltuk annenin kocasına aittir. Baba bir kenara konuyor, solgun ve yorgun görünüyor, sessizliğini koruyor ve kayboluyor. Geri dönüş beklentisini sansürü bozmak için gerekli olan bir rüya çarpıtma ürünü olarak görmeliyiz. Babanın çıkarılması nispeten basit bir şekilde temsil edilirken, Oedipus düşleminin ikinci önemli parçasının olan oğlun anne ile birliği, özel dikkatimizi hak eden karmaşık bir sembolizmle gizlenmiştir. Ensest, anne ve oğulun birlikte yolculuk etmesiyle temsil edilir. Babanın ortadan kaybolduğu yeterince önemli olan anda başlar. Dolayısıyla rüya kurtarma düşleminin bittiği yerde başlar; çünkü kurtarma düşlemi babanın ölümüyle sonuçlanır. Bu noktaya kadar, anne kendisinin ve oğlunun libidosunu sınırlamaktadır (libido = at). Oğul ‘sürmeyi ve ileri geri hareket etmeyi’ önerdiğinde (cinsel birleşme hareketinin sembolü), sinyali veren annedir ve at hareket etmeye başlar (ereksiyon sembolü). Hareket, yukarıda değerlendirilen anlamda artan bir hızla devam eder.

Bu rüyada, at tekrar erkek aktivitesini temsil eder, ancak aynı zamanda dişi libidosunu da sembolize etmektedir ve bunun yanında kurtarma düşlemindeki gibi bir de penis sembolüdür. Bununla birlikte, her iki durumda da oğulun, dizginleri ele geçirmesi ve babanın rolü olduğunu varsaydığı rolü üstlenmesi ilgi çekicidir. İki düşlem arasındaki özellikle çarpıcı bir benzerlik, ‘kaçma’ eylemidir. Rüyada annenin oğluyla kaçmakta ve buna kurtarma düşleminde kontrolden çıkan atta olduğu gibi, atın artan hızı eşlik etmektedir.

Yukarıdaki analiz şüphesiz ki, en basit olan düşlemlerin bile kökenlerini çeşitli dürtü türlerinin işbirliğine borçlu olduğu konusunda şüphe bırakmaz. Bu yüzden en basit düşlemlerin bile tüm detayları hakkında dikkatli bir analitik soruşturmaya ihtiyacı vardır. Makalede bahsedilen konudaki analiz, benzer sembolizmlerden yararlanan diğer düşlemler ile öğretici karşılaştırmalar yapılmasını mümkün kılmaktadır. Vagonun, atların, sürüşün ve artan hızın sembolizmi, yüksek derecede yoğunlaşmada oldukça fazla bastırılmış cinsel eğilimler ifade etmeye uygundur. Bu tür yollar boyunca, hem bireysel olgularda hem de mitleri yaratan kitlelerde dürtü ve baskı arasındaki mücadelenin alternatif aşamaları hakkında bir fikir ediniriz.

  1. Abraham, K. (1922). Rescue and Murder of the Father in Neurotic Phantasies. Int.J. Psycho-Anal., 3:467-474 
  2. Jahrbuch der Psychoanalyse, 1910, Bd. II, S. 396; also in Kleine Schriften zur Neurosenlehre, Vierte Folge, S. 210. 
  3. Belege zur Rettungsphantasie, Zentralblatt für Psychoanalyse, 1910-11, Bd. I, S. 331. 
  4. Das Inzestmotiv in Dichtung und Sage, 1912, and Internationale Zeitschrift für Psychoanalyse, 1914, Bd. II, S. 43 et seq. 
  5. Imago, 1912, Bd. I, S. 507. 
  6. Düşlerin Yorumu’nda gündüz düşlerinin tartışıldığı yerde ve ayrıca Günlük Yaşamın Psikopatolojisinde bir örnekte. 
  7. Fobilerin bastırılmış üretral erotizmle ilişkileri buraya dahil edilemez. 
  8. Mit hakkında ayrıntılı bir analiz verme niyetinde değilim. Sadece mitin sembolik içeriği hakkında birkaç noktadan bahsediyorum. 

Facebook
Threads
LinkedIn
X