Bağımlı Kişilik

Bağımlı Kişilik

Bağımlılık insan yapısının bir parçasıdır. İnsanoğlu tam bir bağımlılık durumunda doğar. İnsanın yaşamı, varoluşunun ilk anından itibaren kesin olarak çevresine bağlıdır. Sonraki yıllarda çocukluk döneminde insan, sadece fiziksel açıdan değil, psikolojik gelişiminde de tümüyle çevresine bağımlı kalır.Bağımlılık ve özerklik arasındaki diyalektik ilişki insan ruh sağlığının merkezinde yer alır. Çok erken çağlar da insanlar, belli düzeydeki bir belli bir koruma sağladığını anladılar.

Kutsal kitapta, Tanrısal otorite, bağımlı kişiliklerin sloganı olabilecek sözlerini şöyle dile getirir. ”Tek kişi olmaktansa iki kişi olmak iyidir… Yere düşen yalnıza ne yazık, onu kaldıracak kimse olmayacak” Bir kişinin dengesinin çoğu zaman, içinde bulunduğu durumlara göre, bağımlılığını olduğu gibi özerkliğini de kanıtlamasına, her iki özelliğini göstermesine bağlı olduğunu biliyoruz… Eğer özerk olamama bir handikap oluşturuyor ise bazen belli bir bağımlılık durumunu kabul edememe de sağlıklı bir psikoloji işareti değildir.

İngiliz Psikanalist Micheal Balint

İngiliz Psikanalist Micheal Balint’in birçok kitabında anlatmış olduğum ve ilk aşk olarak insanların duyduğu gereksinmeler kişiye bunların tümünü karşılayabilecek bir ilişki biçimini aramaya iter şeklinde söyler. Küçük çocuk ilk yıllarında onu çevreleyen dünyayı bu şekilde algılayacaktır, bu nedenle biberonu geç ya da çok sıcak gelirse düşer. Büyümeye başlayan çocuk, çok kısa bir sürede dünya ve onu oluşturan kişilerin tamamıyla kendi hizmetinde olmadığını anlar. Önünde birbirine taban tabana zıt, iki tür davranış biçimi bulunmaktadır.

Birincisi geçmişe özlem ve yitik cennetin aranmasıdır. Ustaca hareket edilmesi koşuluyla, ihtiyaçlarımızın çoğunu başkaları tarafından karşılanması mümkündür. Zaten başka bir çözüm de yoktur. Eğer yalnız kalırsak, gereksinmelerimizi karşılama konusunda kendimizi mutlak bir yetersizlik içinde buluruz.

İkinci davranış biçimi, yaşamın aldatıcı olduğunu, sonuçta gereksinmelerin hiçbir koşulda çevredekiler tarafından karşılanamayacağına ve başkalarına bağımlı olmanın var olabilecek tehlikelerin en kötüsü olduğuna karar vermektir. Balina bu turuma “filobatizm” der. Bu, özerkliklerini en aşırı şekilde değerlendirenlerin, her türlü bağımlılık ya da bağlanma biçimlerini kapalı olanların tutumudur.

Bağımlı Kişilik

Bağımlı kişilik beklentilerine ve değerlerine tümüyle uygun düşünmese bile gruplar içinde yer almasının, başkaları tarafından kabul edilmesinin kendi için ne kadar önemli olduğunu belirtir. Bu kişilik, gruplara alındığından emin olmak için bir çok uzlaşmaya da hazır gibi görünür. Başkalarının görüşlerine hiç karşı çıkmadan benimser, her türlü anlaşmazlığın açıklamaktan kaçınır, başkalarının yapmayı istemediklerini hiç incinmeden kabul eder…Çünkü bu kişiliği başkalarına iten yalnızca ötekilerle ilişki kurma isteği değil, aynı zamanda ve özellikle kendini bir gün tek başına bulma endişesidir. Aslında bağımlı kişilik, tek başına iken iyi bir seçim yapamamakta, karar verememekten korkar. İşte bu yüzden her karardan önce birtakım sigortalar arar ve koşullar çok uygun olsa bile, mümkün olduğu kadar insiyatif almaktan kaçınır. Başkalarının, kendisinin sahip olmadığı uzmanlıklarla donatılmış olduğuna inanır. Hayatı fazlasıyla başkalarına bağlıdır. Bağımlı kişilik karar almayı çevresindekilere bıraktıkça aynı zamanda kendi varlığının biçimlendirilmesini de onlara bırakmış olur. Aslında hoşuna gitmeyen bir hayatı sürdürmek zorunda kalır.

Bağımlı Kişilik Örüntüsün Sonucu Nedir?

Bağımlı kişiliğin bir sonucu olarak kişi ya da gruplarla kurduğu ilişkilerde, oldukça sistematik içinde üç evreden geçer.

1-Asılma Evresi: Boyunca, kabul edileceğini doğrulatmak için çaba gösterin. Boyunca, kabul edileceğini doğrulatmak için çaba gösterir.

2-Bağımlılık Evresi: Bu evrede, grup ya da kişinin, kendisi için kararlar almasını ya da onaylamasını sağlayarak, onlara çok güveniyor. Bu evrede söz konusu olan bir denge durumudur. Bağımlı kişilik çevresi ile olan ilişkisinden memnundur.

3-Kırılganlık Evresi: Bu evrede başkasına olan aşırı bağımlılığının farkına varır. Bir yandan da ilişkisinin kopmasından ya da sorulmasından endişelenmeye başlar. Patolojik bağımlılık özelliklerini sergileyen kişiler bu aşamada ortaya çıkarlar.

Bağımlı Kişilik Dünyayı Nasıl Görüyor?

Hiç değişmeyen iki kanı bağımlı kişiliği belirler: bunlardan ilki, yalnız başına hiçbir şeyin başarılamayacağına duyulan inançtır. İkincisi ise, başkalarının bizden daha güçlü oldukları ve onlarla iyi geçinirsek bize yardım edebilecekleridir. İşte bu yüzden bir gün onların devamlı desteklerini aramak ve onlara mümkün olduğunca bağlanmak yaşamsal bir önem taşır.Bağımlı kişi böylece çevresindeki insanların kendisine hangi konuda yardımcı olabileceklerini destekleyeceklerini araştıracaktır. Kendisine yetenekleri konusundaki düşüncelerini, her şeyden çok başkalarının ona yansıtacağı imaja göre oluşturacaktır. Bir danışan, anne babasından aldığını sandım mesajı şu şekilde özetliyordu: “Başkalarının verdiği her şeyi kabul et, çünkü sen yaşamak için onlara muhtaçsın ve hiçbir işi kendi başına yapmaya çalışma, çünkü yeteneğini yok.”Bağımlı kişi bu dünyada kendisine, sporcuların başka bir oyuncuyu yıldızlaştırmak dolayısıyla kendini feda eden oyuncu için söyledikleri gibi bir “su taşıyıcısı” bir ”izleyen” olmaktan başka yer bulunmadığına inanmıştır. Ancak bu fedakarlığında bir karşılığı vardır, yıldız futbolcunun zaferi görünce oyuncuya belli bir güvenlik sağlar.

Bağımlı Kişilik Belirtileri

Başkaları tarafından desteklenme ve rahatlatılma ihtiyacı

  • Başkasının onayı olmadan karar almaktan çekinir
  • Kendisi için önemli olan kararları almayı bir başkasına bırakır
  • Bir projeyi başlatmakta zorlanır, daha çok gelişmeleri izlemeyi yeğler.
  • Yalnız kalmayı, yalnız başına iş yapmayı sevmez.

İlişkilerin bozulması endişesi

  • Kimseye gücendirmemek için hep evet der.
  • Söylediği kabul edilmez ya da eleştirilirse, oldukça etkilenir ve kaygılanır.
  • Başkalarına şirin görünmek için beklentisi az olan işleri kabul eder
  • Ayrılmalardan olumsuz yönde etkilenir

Bağımlı Kişilik Geliştirmenin Nedenleri Nelerdir?

Gerileme eğilimi, herhangi bir şekilde ana babalarımızdan bize geçtiyse, bazı kişiliklerin diğerlerinden daha bağımlı olması nasıl açıklanabilir? Doğuştan gelen bazı ilim mi biyolojik nedenlerin bağımlılık özelliğinde rol oynayıp oynamadığı daha bilmiyoruz. Ruh sağlığı uzmanları, bazı nedenlerim bu duruma yol açabileceğine inanıyorlar ve ayrılığın yol açtığı bazı kaygıları, yetişkinlikte ortaya çıkan bağımlı kişinin habercisi olarak görüyorlar.Bazı ailevi davranışların, eğitimle ilgili tutumların ve yaşanan olayların bağımlı kişiliğin temel özelliklerinin oluşturduğundan kuşku duyulmaktadır.

Anne-Baba Davranışları

Oldukça pragmatik bireyler olan çocuklar, çoğunlukla anne ve babalarının söylediklerini değilde, yaptıklarını yaparlar. Böyle davranmalarının nedeni de kuşkusuz, insan gerçeğinin söylenenden çok eğlen de oldukça pragmatik bireyler olan çocuklar, çoğunlukla anne ve babalarının söylediklerini değilde, yaptıklarını yaparlar. Böyle davranmalarının nedeni de kuşkusuz, insan gerçeğinin söylenenden çok eylemde saklı olduğuna inanmalarıdır. Anne ve babanın ya da bunlardan birinin dışarıya karşı aşırı bağımlı tutumu, bağımsız olmalarını istedikleri çocuklarını da etkileyebilir.

Eğitsel Davranışlar

Bir çocuğun bağımsızlığını geliştirmesi için iki aşamadan geçmesi zorunludur. Birinci aşamada çocuk, araştırmaya yönelmeden önce sağlam bir temele sahip olmalıdır. Bağımsızlık önce sevdiklerinden uzaklaşmaktır. Bir çocuk, sevdiklerinin onun uzaklaşmasını kaldıracak ve kabul edecek kadar kendisini sevdiklerinden emin olursa, bağımsızlığa doğru bir adım atabilir. İkinci aşamada, çocuk ortaya koyduğu bağımsızlık çabalarının anne ve babası tarafından desteklendiğini ve yüreklendirildiğini görmelidir. Tersi durumda, suçluluk duygusu ağır basacak ve bütün bağımsız olma çabalarını engelleyecektir.Bu durumda, anne ve babalar tarafından ortaya konan iki ayrı tutumun, bağımlı kişilik özelliklerinin biçimlenmesine yardımcı olduğu açıktır.

  • Çocuklarına gerektiği kadar ilgi göstermeyen, onlara karşı duydukları sevgiyi ve değeri belirtmeyen, güven duygusu uyandırmayan anne ve babalar, çocukların da yaşamlarının bağımlı olduğu anne babalarına tutunma çabalarını artırmış olurlar.
  • Bunun tam tersi, aşırı koruyucu anne ve babalar çocuklarına, yüksek derecede işe yaramaz oldukları, dünyanın tehlikelerle dolu olduğu, eğer yaşamlarını sürdürmek istiyorlarsa “her şeyi bilen” kişileri dinlemeleri gerektiği mesajını iletirler.
Facebook
Threads
LinkedIn
X