Savunma Mekanizmaları Nedir?

egonun savunma mekanizmaları

Psikolojide şüphesiz en önemli kavramlardan biri anksiyetedir. Sigmund Freud’a göre anksiyete insan davranışında gerilime neden olur ve benlik, anksiyete etkilerinden korunmak savunma mekanizması ya da mekanizmaları devreye girer. 

Birey, savunma mekanizmalarını bilinçsiz olarak kullanır. Savunma mekanizmaları sürekli kullanılırsa anormal bir nitelik kazanır. Birey savunma mekanizması ile duyduğu kaygıyı azaltmaya ve tehdit altındaki benliğini korumaya çalışır.Bu savunma mekanizmaları eğer benliği kuvvetlendirici etkilerde bulunulursa sağlıklı, fakat benliğin işlevini engelleyici etkilerde bulunulursa patolojik olarak görülürler.

Savunma Mekanizmaları 

İnkar

İnkar savunma mekanizması, bireyin kabul edemeyeceği veya başa çıkamayacağı bir gerçeği reddetmesi veya görmezden gelmesi durumudur. Bu mekanizma, bilinçdışı bir süreç olarak işler ve bireyin karşılaştığı gerçeği inkâr ederek anksiyete ve stresle başa çıkmasına yardımcı olur. İnkar, genellikle travmatik olaylar, kayıplar veya bireyin benlik algısını tehdit eden durumlarla karşılaşıldığında devreye girer.

İnkarın Psikolojik İşlevi

Kaygıyı Azaltma

İnkar, bireyin kaygı seviyesini azaltmaya yönelik bir mekanizma olarak işlev görür. Gerçeği kabul etmek, bazen çok acı verici veya tehdit edici olabilir. İnkar sayesinde birey, bu acı verici gerçeği bilinçdışına iterek kaygıyı ve stresi geçici olarak hafifletebilir.

Zihinsel Dengeyi Koruma

İnkar, bireyin zihinsel dengesini korumasına yardımcı olur. Gerçekle yüzleşmek, bireyin psikolojik bütünlüğünü bozabilir. İnkar, bu dengeyi koruma amacını güder ve bireyin psikolojik bütünlüğünü sürdürebilmesini sağlar.

İnkarın Türleri ve Örnekleri

Basit İnkar

Basit inkar, bireyin açıkça ve doğrudan bir gerçeği reddetmesidir. Örneğin, bir yakınının ölümünü kabul etmekte zorlanan bir kişi, bu gerçeği inkar edebilir ve sanki o kişi hâlâ yaşıyormuş gibi davranabilir.

Yorumlayıcı İnkar

Yorumlayıcı inkar, bireyin gerçeği çarpıtarak kendine göre yorumlamasıdır. Bu tür inkar, gerçekliği tamamen reddetmek yerine, onu kabul edilebilir hale getirmeyi amaçlar. Örneğin, alkol bağımlısı bir kişi, “Ben istediğim zaman içkiyi bırakabilirim” diyerek sorunu inkar edebilir.

Durumsal İnkar

Durumsal inkar, belirli bir durum veya olayın varlığını reddetmektir. Örneğin, ciddi bir hastalığı olan bir kişi, hastalığını kabul etmeyerek tedaviye başlamaktan kaçınabilir.

İnkarın Uzun Vadeli Etkileri

Psikolojik Sağlık Üzerindeki Etkiler

İnkar, kısa vadede kaygı ve stresi azaltmaya yardımcı olabilirken, uzun vadede ciddi psikolojik sorunlara yol açabilir. Gerçeklerle sürekli olarak yüzleşmemek, bireyin sorunları çözmesini ve duygusal olarak iyileşmesini engelleyebilir.

İlişkiler Üzerindeki Etkiler

İnkar, bireyler arasındaki ilişkilerde de sorunlara yol açabilir. Gerçekleri reddeden bireyler, çevrelerindeki insanlarla sağlıklı iletişim kurmakta zorlanabilirler. Bu durum, ilişkilerde gerginlik ve kopukluklara neden olabilir.

Fiziksel Sağlık Üzerindeki Etkiler

Özellikle sağlıkla ilgili konularda inkar, ciddi sonuçlar doğurabilir. Örneğin, bir hastalığı inkar eden birey, gerekli tedaviyi almadığı için sağlık durumu daha da kötüleşebilir.

Yansıtma

Yansıtma savunma mekanizması, bireylerin kendi kabul edilemez düşüncelerini, duygularını veya motivasyonlarını başka birine atfettikleri psikolojik bir süreçtir. Sigmund Freud’un psikanalitik kuramında önemli bir yer tutan bu mekanizma, kişinin içsel çatışmalarını dışsal unsurlara yükleyerek başa çıkmasını sağlar. Bu yazıda, yansıtma savunma mekanizmasının ne olduğunu, nasıl işlediğini ve günlük yaşantıda nasıl göründüğünü detaylı olarak inceleyeceğiz.

Yansıtma Savunma Mekanizmasının Tanımı

Psikanalitik Kuramda Yeri

Sigmund Freud, savunma mekanizmalarını bireyin egosunu korumak için kullandığı stratejiler olarak tanımlar. Yansıtma, bu mekanizmalardan biridir ve bireyin kendine yönelik olumsuz duygularını veya düşüncelerini başka bir kişiye yansıtarak bunlarla başa çıkmasını sağlar.

İşleyiş Şekli

Yansıtma mekanizması, bilinçdışı bir süreçtir. Kişi, kendi içinde kabul edemediği veya yüzleşmek istemediği duyguları, düşünceleri ve dürtüleri başkalarına atfeder. Bu sayede, bu olumsuz içerikleri kendi benliğinden uzaklaştırır ve dışsal bir tehdit olarak algılar.

Günlük Yaşantıda Yansıtma

Örnek Durumlar

Yansıtma savunma mekanizması, günlük yaşantıda çeşitli şekillerde kendini gösterebilir. İşte bazı örnek durumlar:

  1. Kıskançlık: Bir kişi, kendi kıskançlık duygularını kabul edemez ve bu duyguları partnerinin kıskanç olduğunu iddia ederek yansıtır.
  2. Öfke: Birey, kendi içindeki öfkeyi fark edemez ve başkalarının ona öfkeli olduğunu düşünür.
  3. Hata Kabullenme: Kendi hatalarını kabullenemeyen bir birey, sürekli olarak başkalarını suçlama eğiliminde olabilir.
Yansıtmanın Sosyal İlişkilere Etkisi

Yansıtma mekanizması, bireyler arası ilişkilerde çeşitli sorunlara yol açabilir. Yansıtılan duygular ve düşünceler, yanlış anlaşılmalara ve çatışmalara neden olabilir. Örneğin, bir kişinin sürekli olarak başkalarını eleştirmesi, aslında kendi yetersizlik duygularını yansıttığını gösterebilir.

Yansıtmanın Psikolojik Fonksiyonları

Ego Koruma

Yansıtma, egoyu korumak için kullanılan bir mekanizmadır. Kişi, kendi olumsuz duygularını ve düşüncelerini başkalarına yansıtarak, benlik saygısını korur ve içsel çatışmalarını dışsallaştırır.

İçsel Çatışmaların Azaltılması

Bu mekanizma, bireyin içsel çatışmalarını azaltmaya yardımcı olur. Kabul edilemez duygular ve düşünceler başka birine atfedildiğinde, birey bu duygularla doğrudan yüzleşmek zorunda kalmaz.

Yansıtmanın Olumsuz Sonuçları

Gerçeklikle Bağlantının Zayıflaması

Yansıtma mekanizması, bireyin gerçeklikle olan bağlantısını zayıflatabilir. Kendi duygularını ve düşüncelerini başka kişilere atfeden birey, içsel gerçekliğini dış dünyadan ayırmakta zorlanabilir.

İlişkilerde Güven Sorunları

Yansıtma, sosyal ilişkilerde güven sorunlarına yol açabilir. Sürekli olarak başkalarını suçlayan veya eleştiren bir kişi, güvenilirlik ve dürüstlük algısını zedeleyebilir.

Kişisel Gelişimde Engeller

Yansıtma mekanizması, bireyin kendi duygusal ve düşünsel süreçleriyle yüzleşmesini engelleyebilir. Bu durum, kişisel gelişim ve olgunlaşma süreçlerini olumsuz etkileyebilir.

Yer değiştirme

Teknik psikanalitik anlamı fazlaca bir çarpıtılmaya uğratılmamış şekilde yaygın olarak bilinen savunmalardan biridir. Yer değiştirme terimi; bir dürtü, duygu, ilk veya doğal nesnesinden başka bir nesneye tekrar yönlendirmesine gönderme yapar.  Kişinin isteklerini ve kızgınlıklarını gerçek kızılan kişiye değil de daha az zarar gelecek bir kişiye yöneltmesi veya o tepki yerine başka bir tepkinin gösterilmesidir. Bu durum, kızgınlık veren duygunun ait olduğu nesne ya da durumla hiçbir ilgisi olmayan bir nesne ve duruma yönlendirilmesi veya tehlikeli sayılan duygunun yarattığı tepkinin yerine başka bir tepkinin gösterilmesi şeklinde iki biçimde görülebilir.

Bu mekanizma bazen küfür, yıkıcı eleştiri veya dedikodu şeklinde simgesel bir çağrışım sürecinden geçerek farklı bir nitelik kazanabilir. Patronu tarafından azarlanan adamın evine döndüğünde karısına bağırması, karısının da çocuklarına bağırması, çocukların da köpeği itip kakmalarını gösteren klasik karikatür yer değiştirme savunmasını anlatır.

Bir eşin diğerini aldattığı çiftlerde, aldatılan eşin yaşadığı tepkisel nefretin büyük bölümünü sadakatsiz davranmış olan eşine değil de “öteki” kadına veya erkeğe yönlendirdiği görülmüştür. Bunlar, dolaylı olarak, ihanet eden eşin sinsice bir baştan çıkarmanın masum kurbanı olduğunu belirtir. “Yuva yıkıcı” kişilerle ilgili konuşmalar zaten acı çekmekte olan bir kişiyi, yaşadığı hıncı doğrudan eşine yöneltmesi durumunda kurtarılabilecek mevcut ilişkilerini daha fazla zedeleyebilecek bir tehdit üretme riskine girmekten korur gibidir.

Şehvet de yer değiştirebilir; cinsel fetişler erotik ilgilerin bir insanın cinsel organlarından, ayak veya insan vücuduna ait olmayan örneğin ayakkabı gibi bazı bilinçdışı şekilde ilgili alanlara yeniden yönlendirilmesi olarak açıklanabilir görünmektedir. Bir erkeğin geçmişindeki olaylar vajinayı tehlikeli olarak algılanır hale getirmişse, vajinanın yerine kadınlarla ilgili başka nesneler geçebilir.

Eric Fromm

Kaygının da yer değiştirdiği görülür; Erich Fromm Dinleme Sanatı’nda bahsettiği örnek: Bana bir şikayetle bir semptomla gelen bir kadını hatırlıyorum. Ne zaman evden çıksa gazı açık unuttuğuna ve yangın çıkacağına dair takıntılı bir fikri vardı. Ve nerede olursa olsun, geri dönüp yangın çıkıp çıkmadığını görmek gibi bir zorlanımı oluyordu. Aslında bu kulağa hafif bir sorun gibi gelmekle birlikte bütün hayatını mahveden bir şeydi çünkü neredeyse hiç evden çıkamıyordu. Koşarak geri dönmesi gerekiyordu ve bu yenilmez bir semptomdu. Sonra geçmişinden söz etti, dört-beş sene önce kanser ameliyatı olduğunu ve çok duyarlı olmayan cerrahın ona, o an için tehlikenin bertaraf edilmiş olmasına rağmen metastaz olabileceğini ve kanserin yangın gibi yayılabileceğini söylediğini anlattı. Bu tabii ki herkes için çok korkutucu bir manzara, kadın kanserin yayılmasından aşırı korkmuştu. Kanserin yayılma korkusunu yangının yayılma korkusuna çevirmeyi başarmıştı.

Dolayısıyla kanserden değil yangından korkuyordu ve bu yıkıcı semptomun kendisi, daha kötü bir korkunun, kanser korkusunun tedavisi olmuştu. Kaygının yer değiştirmesini, bazı başka alanlarla ilgili kaygıyı, aşırı korku duyulan olguları simgeleyen, spesifik bir nesneye taşıyarak kullandığında o kişi bir fobi yaşamaktadır. Kişi, hayatının büyük bölümünde korkulu takıntılar örüntüsü yaşıyorsa, o kişinin karakterini fobik olarak değerlendiririz. Irkçılık, cinsiyetçilik, heteroseksizm ve genelde, kendi karşı görüşlerini belirtmek için fazlaca güçleri olmayan grupların toplumsal sorunlardan dolayı suçlanması gibi bazı üzücü kültürel eğilimlerde oldukça büyük bir yer değiştirme öğesi bulunur.

Birçok örgütlerde ve alt-kültürlerde karşılaşılan “Günah Keçisi” yaratma eğilimi de aynı şekilde bir yer değiştirme öğesi içerir. Aktarım hem klinikteki hem de Sullivan’ın “parataksit çarpıtma” olarak adlandırdığı klinik dışındaki görünümlerin de yansıtma sürecinin yanı sıra, yer değiştirme sürecine de kapsar. Yer değiştirmenin selim biçimleri, saldırgan enerjinin yaratıcı etkinliğe yönlendirilmesini-insanlar bir şeye çok kızdıklarında oldukça yoğun bir çalışma dönemine girebilirler-ve erotik itkilerin imkansız veya yasak cinsel nesnelerden uygun bir eşe yeniden yönlendirilmesini içerir.

Yüceltme

Savunma mekanizmları arasında yer alan yüceltme, kişinin ilkel dürtülerinden gelen enerjiyi, toplum tarafından kabul edilen bir yolla dışa vurmasıdır. Tamamen olumlu bir savunma mekanizmasıdır. Örneğin, saldırgan tavırları olan bir kişi toplum tarafından kabul edilmez fakat bu kişi saldırganlık dürtüsünü boks gibi bir spor dalına yönelttiğinde, bu dürtüsünü olumlu ve toplum tarafından kabul edilebilir bir şekilde dışa vurmuş olur. Çocukluğunda kesici aletlerle oynamayı seven bir kişinin, ileriki zamanlarda cerrah olması da yüceltme savunma mekanizmasına örnek verilebilir; kesip biçme, katil olma gibi toplum tarafından kabul görülmeyen dürtüler, kişiyi toplum tarafından kabul görülen cerrahlığa yöneltmiş olabilir.

Bastırma-Baskılama

Savunma mekanizmaları içinde yer alan bastırma, üst düzey olarak adlandırılan savunmaların en temel olanıdır. Bastırma aynı zamanda Freud’un ilgisini ilk çeken savunmalardan biridir. Uzun bir psikanalitik klinik ve deneysel araştırma tarihçesine sahiptir.Bastırma, egoyu rahatsız eden tüm dürtü, duygu ve deneyimlerinin bilinçdışına itilmesi ve orada tutulmasıdır.

Çocukluğumuzla ilgili hatırlayamadığımız çoğu şey bastırma nedeniyledir. Bu savunma türü oldukça enerji gerektirir. Bir kişinin kendini tanımasının ve bilmesinin bastırmayı az kullanmakla olacağı ileri sürülebilir. Birey bastırma savunma mekanizmasını ne kadar az kullanırsa yani ne kadar az kendi ile ya da anıları ile gerçekleri bilinçdışına iterse kendi ve hayatı hakkında o kadar çok bilgiyi bilinçli kısımda bulundurur ve farkında olur. Bu savunma mekanizmasını Freud’un dürtü modeli ile açıklayabiliriz; bu modele göre itki ve duygulanımlar yüzeye yani bilinçli kısma ulaşmak için çaba harcarlar ve dinamik bir güç tarafından denetim altında tutulmaları gerekir.

Freud (1915b) şöyle yazmıştır: “bastırmanın esası, bir şeyi bilinçten uzaklaştırmakta ve belli bir mesafede tutmakta yatar.” İçsel bir eğilim veya dışsal bir durum yeterince sıkıntı verici veya kafa karıştırıcı ise, bu, maksatlı olarak bilinçdışına gönderilebilir. Bu savunma mekanizması için çocukluğunda ebeveynleri ile olan ilişkileri hatırlamaktan acı duyan birinin ne zaman aklına ebeveynleri gelse onları düşünmemeye çalışması gibi ya da tarih öğretmeninden hiç hoşlanmayan Ahmet’in, tarih derslerinde hissettiklerini zihninden uzaklaştırmaya çalışması örnekleri verilebilir. Sosyal örf, adet ve yasaklarla çatışma durumunda kalan istek ve ihtiyaçlar bastırılmaya en yakın olan durumları oluşturmaktadır. Bilinçdışına itilmiş olan ihtiyaç ve güdülerin davranışlar üzerindeki etkilerine ilk dikkati çeken Sigmund Freud olmuştur.

Freud’a Göre Hiçbir Güdü Tamamen Baskı Altına Alınamaz

Rüyalarda belirmekte, dil sürçmesi gibi değişmiş şekillerde tekrar bilince çıkma yollarını bulmakta ve yaşantımızı etkilemeye devam etmektedirler. Bastırma mekanizmasının aşırı kullanılması, ruhsal durgunluk, donukluk, sıkıntı ve unutkanlık yaratmaya başlar. Bunun sonucunda ise bireyde ciddi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Kısaca savunma mekanizmaları ile bizde derin kaygı uyandırabilecek düşünceleri bilinç altına iterek bastırır ve böylece olumsuz düşüncenin etkisi altında ortaya çıkabilecek kaygıyı önlemiş oluruz. Kişinin istemediği ve ona acı veren istek ve arzuları bilinçdışına iterek orada tutar. Ancak baskı altına alınan ya da bastırılan bu duygular düşünceler ve geçmiş yaşantılar çoğu kez simgesel bir biçimde rüyalarda ya da dil sürçmeleri şeklinde kendini gösterir.

Baskı mekanizması kişiye tehlikeli isteklerini denetim altında tutmada ve sarsıcı olayların ilk tehlikeli isteklerini denetim altında tutmada ve sarsıcı olayların ilk etkilerini hafifletmede yardımcı olur. Ancak bu mekanizma bazen kişinin yüzleşerek gerçekçi yollardan halletmesi gereken yaşantıları da bilinçten uzaklaştırarak sağlıksız bir nitelik kazanabilir. Bir şeye dikkat etmekte veya bir şeyi hatırlamakta yaşanan her zorluk bastırmanın devrede olduğu anlamını taşımaz. Bir fikir veya duygu veya algının, sıkıntı verme gücünden dolayı bilinç düzeyinde ulaşılamaz hale geldiğine ilişkin kanıt varsa ancak o zaman bu savunmanın işlemekte olduğunu varsayabiliriz. Başka dikkat veya hafıza kusurları, toksik veya organik durumlar sonucu veya yalnızca, önemli bilgileri önemsizlerden ayırmaya yönelik günlük zihinsel eleme süreci sonucu yaşanabilir.

Bastırmanın kapsamlı ve yoğun bir şekilde işleyişine bir örnek olarak, kurbanın daha sonra hatırlayamadığı bir tecavüz veya bir işkence deneyimi verilebilir. Kişi itkilerinin, duygularının, anılarının, temsillerinin ve çatışmalarının sürekli olarak farkında olsaydı, bunun içinde boğulup kalırdı. Diğer bilinçdışı savunmalar gibi bastırma da ancak şu gibi durumlarda sorun haline gelir:

  • Görevinin yerine getirilmediğinde, (Görevi: kişinin gerçekliğe uyum sağlama amacının gerçekleştirilebilmesi için rahatsız edici bilgileri bilinç alanından güvenilir şekilde uzak tutmak)
  • Hayatın belirli olumlu yönlerinin yaşanmasına engel olduğunda,
  • Daha başarılı başa çıkma yollarının devre dışı bırakılmasına yol açacak düzeyde işlendiğinde

Özdeşleşme

Okul öncesi yıllarda anne-babayı model olarak başlayan özdeşleşme ile çocuklar onların hareket, tutum, konuşma ve diğer tepkilerini taklit ederler. Daha sonraki yıllarda anne-babanın yerini öğretmenler, arkadaşlar, toplumda değer gören sporcular, yıldızlar gibi kişiler kişinin özdeşim modellerinin yerini alır. Eğer birey kendinde bulunan özellikleri özenilir bulmazsa, kendisi olmaktan çıkıp istenilen özelliklere sahip başka biriymiş gibi kendini algılamaya ve davranmaya başlar. Kişinin kendini bir başkasının yerine koyma ve davranma eğilimine “özdeşleşme” denir Özleştirme ve özdeşleşme mekanizmalarının ortak yönleri bulunmakla birlikte; özdeşleşmede kişi kendi değer ve beklentilerine uyan insan veya kavramları benimserken, özleştirmede kişi kendi değerlerine karşıt da düşse bunları kabul eder. Örneğin, bir kişinin düşüncelerine uygun düşen bir siyasal öğretiyle özdeşleşmesi kendi seçimiyle olur.

Gerileme

Kişinin o andaki gereksinimleri yaşına uygun doyurulmazsa, daha önceki gelişim aşamalarına dönüş görülür. Örneğin, yeni bir kardeşin dünyaya gelişiyle kendisine gösterilen ilginin azaldığını fark eden çocuk, daha çok ilgi gördüğü dönemlere dönerek parmağını emebilir, bebeksi konuşmaya başlayabilir veya altını ıslatabilir. Kimi yetişkinler sevgiden yoksun kaldığında ya da zorlamalı bir durumda aşırı yemek yiyerek oral döneme geriler. Yaşlı insanlarda ise sık sık geçmişten söz etme ve anılarda yaşama biçiminde görülür.

Hayal kurma

Kişi, istekleri ve amaçları gerçekleşmediği zaman, çoğu kez hayal kurmaya başlar. Bu hayal dünyası sayesinde gerçek dünyasında onu sıkan düşüncelerden uzaklaşır, daha doyumlu görünen bir hayal dünyasına girer. Düşük gelirli bir birey olan A. sık sık kendisini zengin bir iş adamı olarak hayal edebilir. Türkiye’nin en zengin kişilerinden biri olacak, büyük kentlerde iş yerleri açacaktır. Bu kadar ünlü olan A.,ara sıra ansızın işçi ailelerini ziyaret edecek ve onlarla birlikte oturup onların mütevazi sofrasında yemek yiyecektir. Bir gün bu işçi ailelerinden birinde güzel bir genç kızla tanışır…

Hayal kurmak bazen gerekli ve yararlıdır. Yaratıcı kimselerin düş gücünün zengin olduğu söylenir: Hayal kurmanın yaratıcı zekayı kamçıladığı da ileri sürülmüştür. Ancak kişi gerçekle hayal arasındaki sınırı bildiği ve kurduğu hayaller gerçek dünyasıyla ilişkisini kesmediği sürece, hayal kurmanın bir sakıncası yok, tersine yararı vardır.

Bahane Bulma (Mantığa Bürüme)

Neden bulma biçiminde de ifade edilebilen bahane bulma bireyin olaylar ve durumlar karşısında asıl sebebi söyleyemeyip nedenler uydurmasıdır.Çok istediği halde arkadaşı kadar zengin olamayan ve onu kıskanan bireyin ”Zenginlik insanın başına büyük dertler açar.” demesi örnek olarak verilebilir.

Ödünleme (Telafi Etme)

Bir alandaki başarısızlığın doğurduğu eksiklik, yetersizlik ve aşağılık duygularını başka bir alanda başarı sağlayarak ortadan kaldırmaktır. Ödünleme davranışında bulunmaya neden olan eksiklik ve yetersizlik fiziksel (bedensel) olabileceği gibi sosyal alandaki bir başarısızlık da olabilir. Bedensel eksikliğinden dolayı sporcu olamayan bireyin okuyarak çok iyi bir avukat olması örnek olarak verilebilir.

Ahlaksallaştırma

Ahlaksallaştırma akılcılaştırmanın yakın akrabasıdır. Kişi akılcılaştırdığında, bilinçdışı şekilde, kararları veya davranışları ile ilgili olarak bilişsel açıdan kabul edilebilir nedenler bulmaya çalışır; kişi ahlaksallaştırdığında ise, o karar veya davranışları Takip etmenin kişinin görevi olduğunu hissetmesini sağlayacak Yolları bulmaya çalışır. Akılcılaştırma kişinin zaten istemekte olduğu şeyleri Makul bir kılığa sokar; ahlaksallaştırma ise, bunu, haklı veya ahlaken zorunlu olanın alanına aktarır.

Kişinin, belli bir hayal kırıklığı yaşadığı durumda, ahlaksallaştırma yapan kişi, bu hayal kırıklığının onun “kişiliğini geliştirdiğini” söyleyecektir. İtkinin bu özel dönüşümünün kendini haklı gören niteliği karşısında insanlar bunu ya eğlendirici ya da belli belirsiz rahatsız edici bulurlar; ancak bazı sosyal veya politik durumlarda seçmenlerinin ahlaken üstün hissetme arzusunu sömüren liderler, kitlesel düzeyde bir ahlaksallaştırmayı o kadar kolay gerçekleştirirler ki, bu şekilde belli bir yöne sevk edilmiş olan kamu gözünü kırpmadan o yönde hareket eder. 

Örneğin; Sömürgecilerin, kaynaklarını yağmaladıkları halklara daha üst düzey bir uygarlık getirdiklerine inanmaları ahlaksallaştırmaya iyi bir örnektir. Hitler; Yahudilerin, eşcinsellerin ve çingenelerin yok edilmesinin insan ırkının etik ve tinsel gelişimi için gerekli olduğuna, şaşırtıcı sayıda takipçisini ikna etmesi sonucunda, cinai fantezilerini hayata geçirmeye çalışmıştı.

İspanyol Engizisyonu, bugün, saldırganlığın, açgözlülüğün ve tümgüçlü olma çabalarının ahlaksallaştırılmasının örneği olarak bilinen başka bir sosyal hareketti. Gelişimsel olarak değerlendirildiğinde ahlaksallaştırma bölünme savunma mekanizmasının ileri halidir. Bölünme bütünleşmiş kendilik oluşturulmadan önce, ahlaksallaştırma ise kendilik gücünü elde eden bireyin karmaşık duygularını ahlaki açıdan normalleştirmesidir. Burada kişinin süperegosunu kullanıyormuş gibi düşünülür.

Ahlaksallaştırma İçin Örnek

Bir astını aşırı sert şekilde eleştirmesini, bir çalışanın eksiklikleri hakkında açık sözlü davranmanın bir yöneticinin görevi olduğunu ileri sürerek savunan kişilere çoğu kez tanık olunmuştur. Akademik sözlü sınavlarda, düşmanca duyguları olan sınav sorumluları, bu duygularını “Bu öğrenciye yaptığı çalışmaların gerektirdiği eleştirileri belirtmemekle ona kötülük yapmış olmayacak mıyız?” şeklinde ahlaksallaştırarak dile getirebilirler. İç dekoratör olan biri, pahalı bir yüz gerdirme estetiği yaptırmak kararının ardındaki kendini beğenmişliği şöyle ahlaksallaştırmıştı: Ne yazık ki ve çekici bir görünüm sunmak benim zorunlu bir görevim! Bette Davis, II. Dünya Savaşı esnasında oyunculuk kariyerine devam edip etmeme isteği konusunda kararsız kaldığını söyler; yaşadığı sıkıntıyı şunun farkına vararak aşmıştır: ” Ama daha sonra hissettim ki, bu düşmanın istediği şeydir. Amerika’yı tahrik ve felç etmek. Böylece çalışmaya devam etmeye karar verdim. ” Psikoterapide ahlaksallaştırmayı ahlaki mazoşizm denilen haliyle sık kullanılan bir savunma mekanizması olduğu düşünülür. Özellikle obsesif kompülsif kişiler çok sık kullanır ve terapisti kızdıracak zor bir durumda bırakırlar. Kendi davranışı kişiyi zor durumda bırakan bir durum olduğu yüzleştirmesi yapıldığında terapisti kendisi gibi düşünmediği ve algılamadığı için suçlayıcı erdem yoksunu olarak görebilirler. Bu da terapötik ilişkiyi zorlayan çetin bir mücadeleyi gerektirebilir.

Ahlaksallaştırma: Vaka Örneği

Sınırdurum süreklilik hattı üzerinde nevrotik tarafa daha yakın olan karakterdeki erkek hastalarından biri, benden, bunun davranışı ile ilgili çatışmasında çözeceğini umut ederek, kompulsif şekilde mastürbasyon yapması hakkında ahlaki bir yargıda bulunmamı istiyor da ısrarla. Ona “Davranışınızın, dışarı çıkıp kadınlarla ilişki kurmanızı engellediğini düşündüğümü söyleseydim nasıl hissederdiniz?“ diye sordum. “Eleştiriye uğramış ve bir hayli utanmış hissederdim-gizli bir yere girip saklanmak isterdim.“ diye cevap verdi. “Peki, baskılayıcı geçmişinizi göz önünde bulundurarak, bir tür cinsel doyum yolu bulmuş olmanızın bir başarı olduğunu ve mastürbasyon yapmamızın cinsel gelişiminiz açısından ileri doğru bir hareket eğilimini temsil ettiğini söyleseydim, ne olurdu?“ diye tekrar sordum. Şöyle cevap verdi: “Sizin ahlakı bozuk biri olduğunuzu düşünürdüm.” Ahlaksallaştırma savunması terapistlerin dikkat etmesi gereken bir duruma örnek teşkil eder: Bir savunma “olgun” bir mekanizma olarak kabul edilse bile terapötik etkinin nüfuzuna halen çıldırtıcı derecede kapalı olabilir. Karakteri belirli bir savunma stratejisini kronik ve esneklikten yoksun bir şekilde kullanmasıyla tanımlanmış olan nevrotik yelpazede bulunan bir danışanla çalışmak, açıkça psikotik olan danışanla çalışmak kadar çetin ve yorucu bir çalışma olabilir. Savunma Mekanizmaları analitik ve psikodinamik terapilerde sürecin önemli parçalarındandır.

Facebook
Threads
LinkedIn
X